sÜrdÜrÜlebİlİr Üretİm tÜketİm polİtİkalari ÇerÇevesİnde yeŞİl ekonomİ ... ·...
Post on 03-Mar-2020
8 Views
Preview:
TRANSCRIPT
memleket SiyasetYönetim (MSY), Cilt 9, Sayı 22, Temmuz 2014, s. 327-347.
SÜRDÜRÜLEBİLİR ÜRETİM-TÜKETİM POLİTİKALARI
ÇERÇEVESİNDE “YEŞİL EKONOMİ” ÜZERİNE BİR
DEĞERLENDİRME
Ayşen SATIR REYHAN
Öz
Küresel çevre sorunlarının giderek büyüdüğü çağımızda materyal büyümeye odaklanmış, ekonomik sistemi doğa sistemlerinden ayrı varsayan ve doğal kaynaklara verilen zararları dikkate almayan neo-klasik ekonomiye alternatif yaklaşımlar ortaya çıkarken, toplumların refah düzeyinin tüketimle olan iliş-kisi de sorgulanmaktadır. Varlığımızın temeli olan çevre değerleri ile hayatı her yönüyle etkileyen enerji ihtiyacı arasındaki ilişkiler, modern çağın gün-deminde canlı tartışmaları da beraberinde getirmektedir. Çevre ve ekonomi ilişkisini ekolojik faktörlerle ortaya koyan “yeşil ekonomi” kavramı, sürdürü-lebilir kalkınma anlayışı içerisinde irdelenmiş ve bu yüzden ekonomik kal-kınma temelinde çevresel korumanın sağlanması, doğal hayata verilen zarar-ların azaltılması dünyanın kaynaklarını sürdürülebilir bir şekilde kullanmanın önemi vurgulanmıştır. Yeşil ekonomi kavramı içerisinde yer alan önemli bir unsur olan “sürdürülebilir üretim ve tüketim” yaklaşımı, yaşam döngüsü zin-ciri içerisinde yapılan her bir üretimin ekonomide bıraktığı etkilerinin sosyal ve çevresel etkileri ortaya konulmuştur.
Anahtar Sözcükler: Yeşil ekonomi, yeşil düşünce, sürdürülebilir üretim ve tüketim, kaynak etkinliği, yaşam döngüsü zinciri.
AN ASSESSMENT on the SUBJECT of “GREEN ECONOMY” AS PART of SUSTAINABLE PRODUCTION-CONSUMPTION POLITICS
Abstract
Focused on global environmental problems increasingly raised in our age of growth material, which assumes separately from the economic system, the nature of the system and take into account the damage to natural resources emerged neo-classical economics of alternative approaches, the relationship with the consumption of society's wealth can be also questionable. Life and environmental value of our presence base, which affects every aspect of the relationship between energy needs, a lively debate on the agenda of the modern age also brings with it. Environmental
Yrd. Doç. Dr., Hitit Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu
Yönetimi Bölümü.
Makale gönderim tarihi: 08.05.2015
Makale kabul tarihi : 25.08.2015
memleket SiyasetYönetim (MSY), Cilt 9, Sayı 22, Temmuz 2014, s. 327-347.
328
and economic relations revealed the ecological factor "green economy" concept is examined in sustainable development and ensuring so the environmental protection on the basis of economic development, the reduction of damage to wildlife sustainable earth's resources in a way that the importance of the use is highlighted. Which is an important element contained in the concept of green economy "sustainable production and consumption" approach, each time in the life cycle of a production chain of effect in the economy has been exhibited social and environmental impacts.
Keywords: Green economy, green idea, sustainable production and consumption, effectiveness of source, lifecycle chain.
GİRİŞ
Refah seviyesinin tüketimle de ölçüldüğü modern toplumların yol açtığı
çevresel ve sosyal etkiler güncel sorunların en önemlilerindendir.1 Ulaşılan bo-
yutun ciddiyeti açısından küresel düzeyde yeni politikaların geliştirilmesi ihti-
yacı doğmuş, son dönemde yaşanan ekonomik krizler nedeniyle iklim değişimi
gibi çevresel ve ekonomik problemler sürdürülebilir kalkınma çerçevesinde çev-
resel sürdürülebilirlik, yeşil ekonomi ve yeşil büyüme, düşük karbonlu ekono-
mi, sürdürülebilir üretim ve tüketim gibi kavramları ortaya çıkarmıştır.2 Kaynak
Etkinliği Politikaları bakımından ise doğal hayata verilen zararların minimum
düzeyde tutulması dünyanın kaynaklarını sürdürülebilir bir şekilde kullanan
ekonomik büyümenin sağlanması gerekmekte3 bu nedenle de tükenebilir kay-
naklar açısından, kaynakların verimli tüketim seviyesinin belirlenmesine ihtiyaç
duyulmaktadır.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Birleşmiş Milletler
Çevre Programı (UNEP) kapsamında; Şubat 2007 itibariyle Kenya-Nairobi'de
başlatılan “İklim Ortaklığı", "Yoksulluk ve Çevre Fonu" girişimleri ile birlikte
ekonomik kalkınma ile çevrenin birbirinden ayrılamaz nitelikte iki olgu olarak
ele alındığı bir örgütlenmeye gidilmiştir. Yoksulluk ve Çevre Fonu, çevre yöne-
timinin iyileştirilmesini ve çevre yatırımlarının artırılmasını amaçlarken; iklim
ortaklığı girişimi, gelişmekte olan ülkelerin iklim değişimi ile mücadelede, tek-
noloji transferi ve daha fazlası olmak üzere kapasite artırımını önemsemektedir.
Böylece, başlangıçta sadece bir doğa bilimleri disiplini olarak görülen ekoloji-
nin sınırları, bugün hem ekonomik hem de sosyal alana doğru hızla genişlemek-
1 Matteo Maziotta, Adriano Pareto, “A Well-Being Index Based on theWeighted Product Meth-
od”, Scientific Meeting of the Italian Statistical Society, Italya, 2012, s. 2. 2Stephan Moll, David Watson, “Environmental Pressures From European Consumption and Pro-
duction, European Topic Centre on Sustainable Production and Consumption”, Environment
Agency, Copenhagen, 2009, s. 4-5. 3 Max Fordham, “Sustainability: Matrix-Wider Paramaters, Decoding Sustainability”, Londra,
2010, s. 2.
Sürdürülebilir Üretim-Tüketim Politikaları Çerçevesinde “Yeşil Ekonomi” Üzerine Bir Değerlendirme
329
te; ekonomi ve ekolojinin toplumsal içerikli bir ortak paydada buluşması, gide-
rek daha fazla mümkün olmaktadır.4
UNEP, yeşil ekonomiyi “insanın refahını ve sosyal eşitliği sağlarken, çev-
resel riskleri ve ekolojik kıtlıkları ciddi biçimde düşüren ekonomi” olarak ta-
nımlamaktadır. Böylece; “doğa dostu yeşil yeni bir düzenin kurulması, tüketim
kapitalizmine alternatif farklı bir üretim tüketim modeli geliştirilmesi ile müm-
kündür” görüşü tartışılır olmuştur. 5 Yeşil ekonomi, sera gazı emisyonlarının
kontrolünü, kaynak kullanımı verimliliğini ve sosyal etkilenmeyi vurgulamak-
tadır. Yeşil bir ekonomide istihdamın ve gelirin artması; karbon emisyonlarını
ve çevre kirliliğini azaltan, enerji ve kaynak kullanımı verimliliğini arttırırken
biyolojik çeşitliliği ve ekosistem dengelerini koruyup geliştiren kamu ve özel
sektör yatırımlarıyla mümkün olabilmektedir.6
Avrupa Komisyonu Çevre Genişleme Merkezi (DG Environment) tarafın-
dan da ülke ekonomilerine katkı sağlanabilecek önemli fırsatlar biçiminde de-
ğerlendirilen yeşil ekonomi kavramı, etkin ekonomi yaklaşımında enerji ve
kaynak temininde önemli fırsatlar yarattığı, gelişen ekonomilerde çevresel bas-
kıların azaltılması, tüketim anlayışının değişimi, ekonomik gelişimde hem çev-
resel hem de ekonomik boyutta katkılar sağladığı7yönünde değerlendirilmiştir.
Bu çalışmada; sürdürülebilir üretim ve tüketim yaklaşımının sürdürülebilir
sosyal beklentiler ile paralellik gösterdiğine dikkat çekilmekte; iktisadi açıdan
yeşil ekonomi yaklaşımı; ekolojik ekonominin farkı, ekolojik ayak izi, sürdürü-
lebilirlik-yaşam döngüsü arasındaki bağlantı, yeşil ekonomi kavramı ve yeşil
ekonomi eleştirileri çerçevesinde değerlendirilmektedir. Ayrıca yeşil ekonomi-
nin uygulanabilirliği için çok değişkenli faktörlerin etki derecesine dikkat çe-
kilmektedir.
İKTİSADİ DÜŞÜNCEDE YEŞİL EKONOMİNİN YERİ
Yeşil ekonomide; ekonomik büyüme kapasitesi, daha fazla üretim ve tüke-
tim yerine alternatif kaynakların yaratılması, var olan kaynakların etkin ve ve-
rimli kullanımı, verimli üretimin gerçekleşmesi ile ölçülmektedir. Gelişmiş ül-
kelerin bir kısmında kişi başına gelir, enerji ve mal tüketiminden daha hızla
artmaktadır. Bu durum, bu ülkelerde refah artışının kaynaklara bağımlılığının
azaldığını ve daha etkin üretim yöntemlerinin kullanımını ortaya koymaktadır.
4 Şenkan Aldemir, Şafak Kaypak, “Eko-Ekonomi Kavramı ve Türkiye İçin Değerlendirmeler”, 2.
Ulusal İktisat Kongresi, Dokuz Eylül Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İzmir, s. 1. 5 United Nations Environment Programme (UNEP), “Towards A Green Economy”, Nairobi,
2011, s. 3-4. 6 Ahmet A. Aşıcı, “İktisadi Düşüncede Çevrenin Yeri ve Yeşil Ekonomi: Karşılaştırmalı Bir Ana-
liz”, Yeşil Ekonomi (Ed.: Ahmet Atıl Aşıcı-Ümit Şahin), Yeni İnsan Yayınevi, İstanbul, 2012, s.
35-36. 7 European Communities, “Sustainable Production and Consumption in the European Union”,
Brussel, 2004, http://ec.europa.eu/environment/eussd/escp_en.htm, (Erişim Tarihi: 20.05.2015) .
memleket SiyasetYönetim (MSY), Cilt 9, Sayı 22, Temmuz 2014, s. 327-347.
330
Bu yüzden, insanın doğa üzerindeki yıkıcı müdahalelerini en aza indirmeyi ve
bu sayede dünyadaki canlı yaşamının ve insan uygarlıklarının kalıcı olmasını
amaçlayan, ekonomik büyüme ve kalkınma doğmasını reddeden; küçük güzel-
dir anlayışı çerçevesinde doğayla uyumlu ve insani ölçekte üretim ve tüketim
ilişkilerini temel alan ekonomik anlayıştır8 olarak değerlendirilmektedir. Esa-
sında, yeşil ekonomi olarak ifade edilen çevre ekonomisinin çıkışından bu yana
yeşil politikanın temelleri arasında yer aldığı dile getirilse de ekonomik alanda
kalkınma ve üretim sürecinde faydalanılan doğal sistemlerin korunması ve be-
raberinde kalkınmanın ve refahın artırılması olarak ifade edilmekte ve bazı kay-
naklarca da “yeşil büyüme” olarak ifade edilmektedir. Yeşil ekonomiyi daha iyi
anlamak için yeşil düşüncenin ve hareketin çıkış noktalarını ele almak gerekir.
YEŞİL DÜŞÜNCENİN VE HAREKETİN ÇIKIŞ NOKTASI
Bu düşünce, endüstriyel üretim ve tüketimin doruk noktasına ulaştığı İkinci
Dünya Savaşı sonrası dönemin ürünüdür. Yeşil düşüncenin 19. yüzyılda ve 20.
yüzyılın ilk yarısında bulunabilecek kökleri, yani sanayileşmeye, doğal yaşam
alanlarının yok edilmesine ve paranın egemenliğine yönelik eleştirilerin bir par-
çası olan doğa korumacılık, çağdaş yeşil düşüncenin ortaya çıkmasından farklı-
dır. Çağdaş yeşil düşünce ise, fosil yakıtların (petrol ve kömür) çok hızlı bir şe-
kilde kullanılması nedeniyle gerçekleşen hızlı ekonomik büyüme, kentleşme ve
tüketim kültürünün yarattığı küresel ekolojik krize yanıt olarak ortaya çıkmıştır.
İkinci Dünya Savaşı‟ndan sonra iki bloklu dünyanın hızlı sanayileşmesi ve
Üçüncü Dünya‟nın da “kalkınma” adı altında bu modeli takip etmesinin sağ-
lanması, giderek endüstriyel sistemin küreselleşmesine ve seçeneksiz bir hal
almasına neden olmuştur. İşte yeşil düşünce, kendi kendini hızlandıran bu yıkıcı
duruma bir yanıt olarak 1970‟li yıllarda ortaya çıkmıştır. Zamanla, doğal kay-
nakları sınırsızca kullanmanın ve üretim sonucu doğayı kirletmenin ciddi eko-
nomik sonuçları olduğu, buna karşılık, doğal kaynaklardan dengeli olarak fay-
dalanmanın ve çevresel zararları en aza düşürmenin pozitif refah katkıları tespit
edilmiştir.9 Neticede, yeşil düşüncenin ve yeşil siyasi hareketlerin ortaya çıkışı;
ekonominin büyümesi, endüstriyel üretim ve tüketim, zenginleşme ve maddi re-
fah gibi kesin kabullere meydan okuma biçiminde değerlendirilmektedir.10
Yeşil düşünce çerçevesindeki büyüme ve kalkınma eleştirisi; refah algısına,
paraya ve maddi zenginliğe verilen değerlere yönelik radikal bir eleştiridir.
Maddi zenginliğin artışı hem küresel hem de toplumsal eşitsizliklerin aynı hızla
artmasına, doğanın tahrip olmasına, böylece insan uygarlıklarının sürdürülemez
bir hal olmasına neden olmuştur. Bu yüzden yeşil düşünce açısından ekonomik
8 Ümit Şahin, “Yeşil Düşünceden Yeşil Ekonomiye”, Yeşil Ekonomi (Ed.: Ahmet Atıl Aşıcı-Ümit
Şahin), Yeni İnsan Yayınevi, İstanbul, 2012, s. 22-24. 9 Ahmet Mutlu, “Sürdürülebilir Kalkınma ve Çevre Muhasebesi (I)”, Muhasebe ve Finansman
Dergisi, 33/1 , 2007, s. 179. 10 Şahin, a.g.e., s. 22-24.
Sürdürülebilir Üretim-Tüketim Politikaları Çerçevesinde “Yeşil Ekonomi” Üzerine Bir Değerlendirme
331
büyüme ve maddi refah saplantısı, hatalarından arındırılarak eşitlikçi ve sürdü-
rülebilir yöne çevrilebilecek bir anlayış değil, krizin temel nedeni durumuna
gelmiştir.11 Değişime yönelik stratejiler arasında yeşil iş projeleri benimsenmek-
tedir. Ekonomilerin yeşillendirilmesi, toplumsal hedeflerin gerçekleştirilmesi
açısından fırsatlar sunmakta, gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerde büyü-
menin yeni ve önemli bir aracı olarak değerlendirilmektedir. Yeşil istihdam ko-
nusunda Uluslararası Çalışma Örgütü 2008 yılındaki raporunda, 2030 yılına ge-
lindiğinde güçlü bir politika desteğiyle birlikte 12 milyona kadar insan biyoya-
kıt bağlantılı tarım ve sanayide çalışılabilir, 2,1 milyon kişi rüzgar enerjisinde iş
bulabilir, güneş pvc‟deki istihdam potansiyeli ise 6.3 milyon olarak tahmin
edilmektedir. 12 Rüzgar enerjisi sektörü, uluslararası ölçekte önemli istihdam
alanı konumuna gelmiştir. Bu sektördeki istihdam 2005 yılında 235.000 iken,
2009 yılında 550.000‟e çıkmıştır.13 Aşırı tüketim son noktada aşırı üretimden
kaynaklandığı için hedef alınması gereken son noktada üretim biçimine düğüm-
lenmektedir. Bu yüzdendir ki, yeşil ekonomi ile ilgili tartışmaların odağında iki
önemli husus bulunmaktadır: Birisi üretim tüketim faaliyetlerinden kaynaklanan
çevresel etkileri ve kaynak kullanımını azaltmanın çareleri diğeri ise ekonomik
kalkınma ve refah gelişimini destekleyen ekosistemlerin yapı ve işlevselliğinin
sürdürülmesidir.
Şekil 1‟de de ifade edildiği gibi yeşil ekonomi, ekonomik faaliyetler ve
çevresel risklerin dengesi üzerinde odaklanmaktadır. Wall‟e göre ise; yeşil eko-
nomi büyümeye karşı çıkarak kapitalizmi yıkmaya çalışmaktadır. Bu yüzdendir
ki, daha az üretir ve tüketirsek şirketlerin karları azalacak, durgunluk yaşanacak
ve ekonomik etkinlikler gittikçe daha serbest ve demokratik hale gelmesi müm-
kün olabilecektir. 14
Bunlara ek olarak, Yeşil ekonominin bir araştırma dalı çevre ekolojisi ola-
rak değerlendirilmiştir.15 Ekolojik dengeleri bozan politikaların, uygulamaların
zaman içinde büyüyen etkilerinin yol açacağı maddî zararların boyutları, etkile-
rinin azaltılabilmesi ve giderilebilmesi için gerekecek yatırımların büyüklüğünü
göz önüne alan çevresel ekonomi ve eko-ekoloji sürdürülebilirlik sorunsalının
çözümünde etkili olmaktadır. Öte yandan, çevresel ekonomi olarak anılan eko-
ekonomi, “doğal kaynak ve zenginlikleri-sürdürülebilir düzeyin üzerinde tüket-
meyen, karlı bir ekonomik yapılanma” olarak değerlendirilmektedir. Çünkü bir
11 Şahin, a.g.e., s. 25. 12 Unep, Ilo, Ituc, Ioe, “Green Jobs: Towards Decent Work in a Sustainable Low-Carbon World”,
United Nations Environment Programme”, 2014, s. 3. 13 WWEA (Dünya Rüzgâr Enerjisi Birliği), Dünya Rüzgâr Enerjisi Raporu, 2010, s. 32. 14 Derek Wall, Yeşil Politika, (Çev.: İlknur Urkun Kelso), Yeni İnsan Yayınevi, İstanbul, 2013, s.
87. 15Heather Sander, Stephen Polasky, Robert G.Haight, “The Value of Urban Tree Cover: A He-
donic Property Price Model In Ramsey and Dakota Countries”, Ecological Economics, Vol.: 69,
Issue : 8, Minnesota, USA, 2010, s. 1646-1653.
memleket SiyasetYönetim (MSY), Cilt 9, Sayı 22, Temmuz 2014, s. 327-347.
332
ekonominin ilerlemesini sürdürebilmesi, temel ekolojik prensipleri karşılaması-
nı gerektirmekte, yoksa ekonomik faaliyet hacminin azalması ve ekonomik dar-
boğaz oluşması kaçınılmaz hale geleceği uluslararası platformlarda dile getiril-
mektedir.
Şekil 1: Yeşil ekonominin odaklandığı alanlar.
Kaynak: Europe Environment Agency, “Towards a Green Economy in Europe: 2011 Eionet Workshop on Green Economy with a Focus on SCP”, Copenhagen, 2011, s. 4.
Sürdürülebilir Üretim-Tüketim Politikaları Çerçevesinde “Yeşil Ekonomi” Üzerine Bir Değerlendirme
333
EKO-EKOLOJİ VEYA EKOLOJİK EKONOMİ
Alman Zoolog Ernst Heackel tarafından eski Yunan dilinde ev, barınak, ko-
runak, yuva anlamına gelen “oikos” kelimesinin bilimsel çalışma, inceleme, ge-
nel ifadeyle “bilim” anlamlarına gelen “logos” kelimesinin birleştirilmesiyle
1869 yılındaki çalışmaları sırasında ilk defa isimlendirilen ekolojinin,16 klasik
anlamda genel geçer tanımı, “canlılarla çevrelerini ve bu iki varlığa ait öğelerin
karşılıklı etkileşim ve ilişkilerini araştıran bilim17 olarak değerlendirilmesidir.
Klasik tanımlama çerçevesinde, ekoloji, ekosistem kavramlarıyla anlam kazan-
mış, “ekolojik sistem” olarak da nitelendirilen ekosistem, değişik organizmalar-
la, onların cansız çevrelerinin karşılıklı etkileşim içerisinde bulunduğu ve bir
bütün olarak ele alınabilecek farklı birimler olarak değerlendirilmektedir.18 Ör-
neğin; bugün kullanıp çöpe attığımız ve doğada çok uzun süre yok olmayan
plastiklerin bir kısmı okyanuslarda birikerek çöp denizleri oluşturmakta ve bun-
lar gemi pervanelerine takılarak, plajları kirleterek, deniz canlılarına zarar ver-
mekte sonuçda, ekonomiye zarar vermektedir. Birbirinden etkilenen bu iki sis-
temi değerlendiren ekonomik yaklaşımlar ekolojik ekonomi olarak nitelendiri-
lirken ekonomide fiyatlara yansımayan ekolojik maliyetlerin, çevre, toplum ve
gelecek nesillere mal edileceği açıktır. Diğer bir yandan da doğal kaynakların
gelir değil, sermaye olarak görülmesi gerekmektedir.
Ülkeler arasındaki eşitsizlikler yüzünden, gelişmekte olan ülkelerin belli bir
refah düzeyine ulaşana kadar büyümesine izin verilmesi, buna karşılık gelişmiş
ülkelerin küçülmeyi (de-growth) hedeflemesi önerilmektedir.19 Esas amacı kay-
nakları verimli kullanmak olan neo klasik ekonomi ile doğayla denge arayan
ekolojik ekonomi yaklaşımları arasındaki farkı gemi metaforuyla açıklayan
Herman Daly‟ye göre: Neo klasik ekonomistler geminin yükünü dengeli yerleş-
tirmeye çalışırken, ekolojik ekonomistler geminin devrilmeden güvenle seyahat
edebilmesi için yük miktarını sınırlamayı ve geminin sadece birinci sınıfta se-
yahat edenlerin değil, herkesin yükünü taşıması gerektiğini savunmaktadır.20 Bu
durumda kimileri çözümleri kapitalist sistem içinde ararken kimileri de planla-
maktan yana bir tutum izlemektedir. Örneğin Rotering‟e göre kapitalist model
dönüştürülerek kar yerine refahı amaçlanabilmekte, suni olarak da yaratılabilen
talep yerine gereksinime göre üretim sağlanabilmektedir. Kaynak kullanımı kı-
16 Anubha Kasuhik, Perspectives in Environmental Studies, New Age Publishers, New Delhi,
2004, s. 65. 17 Necmettin Çepel, Çevre Koruma ve Ekoloji Terimleri Sözlüğü, TEMA Yayınları, İstanbul,
1996, s. 65 18 Mine Kışlalıoğlu, Fikret Berkeş, Ekoloji ve Çevre Bilimleri, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2003, s.
26. 19 Nükhet Barlas, Küresel Krizlerden Sürdürülebilir Topluma, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi,
2013, İstanbul, s. 227. 20 Herman E. Daly, Beyond Growth: The Economics of Sustainable Development, Beacon Press.,
1997, s. 52.
memleket SiyasetYönetim (MSY), Cilt 9, Sayı 22, Temmuz 2014, s. 327-347.
334
sıtlanabilir, sistem büyüme yerine daralmayı hedefleyebilir, bu süreçte ise; kapi-
talizmin para sistemi, pazar, mülkiyet hakkı ve hukuk gibi kurumlardan uyarla-
nabilenler kullanılabilir.21 biçiminde yorumlaması bu konuyla ilgili verilebile-
cek iyi bir örnektir.
Ekoloji ve çevrebilimi terimleri etrafında yapılan tartışmalar, aslında genel
ekoloji düşüncesinin emperyalizm olgusuna bakışı çerçevesinde de değerlendi-
rilmiştir. Çünkü, 20. Yüzyıl boyunca gelişen iktisadi sistemlerin, genişleyen pa-
zar ekonomisinin küreselleşmeci büyüme ekonomisinin adaletsiz ve dengesiz
sanayileşmenin etkisiyle boyut değiştiren ve etki olarak oldukça genişleyen, kü-
resel tahribatı daha ada artıran emperyalizm süreci sadece yüzeysel olarak insa-
ni sistemleri değil, doğrudan doğruya genişleyen anlamıyla ekolojik sistemi de
(ekosistemi) tahrip ederek yeni ve kalıcı, yaşamın devamlılığını tehdit altına
alan bir tahakküm zinciri oluşturduğu açıktır.22
Günümüzde yeşil ekonomi, kaynak etkinliği, sürdürülebilir üretim ve tüke-
tim ile sürdürülebilir kalkınma kavramları üzerindeki tartışmalar hala sürmekte-
dir.
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK, SÜRDÜRÜLEBİLİR ÜRETİM VE TÜKETİM
Sürdürülebilirlik; yaşam döngüsü zinciri, kaynakların etkin kullanımı ile
sürdürülebilir tüketim ve üretim (STÜ) yaklaşımı içerisinde ele alınmaktadır.
Bu yaklaşımda, çevresel sınırlar göz önüne alınarak doğal hayata verilen zararı
en aza indiren, doğal kaynakları sürdürülebilir bir şekilde kullanan ekonomik
büyümenin sağlanması amaçlanmaktadır.23
Sürdürülebilir tüketim ve üretim konusunda, endüstri politikaları üzerine
bir eylem planı 4 Aralık 2008 tarihinde Avrupa Komisyonu tarafından onay-
lanmış ve son halini almıştır. Eylem planında daha iyi üretim, daha akıllı üretim
ve dayanıklı ürün ile küresel boyutta önleme dikkat çekilmekte ve STÜ eylem
planı bütüncül bir yaklaşım gerektirmektedir. Eylem Planı içerisinde ekolojik
plan, enerji sınıflaması ve ekolojik sınıflama direktifleri ile STÜ yaklaşımındaki
“daha iyi üretim” kavramı Ekolojik Planlama Direktifi altında incelenerek uy-
gulama ölçütleri ise minimum gereksinimlerin belirlenmesi, çevresel perfor-
mans kriterlerinin sağlanması, ihtiyaçların ve ölçütlerin sürekli güncellenmesi
olarak ortaya konulmuştur. Yapılan bölgesel değerlendirmelerde ise, ekonomik
altyapı, kaynak ve enerji tüketimi, sera gazı salınımları, ekonomik gelişmeler ve
refah artışı yanında ekonomik eşitsizlik, hane halkı tüketimi, ekonomik gelişme-
21 Barlas, a.g.e., s. 225. 22 Hakan Reyhan, Ekolojik Emperyalizm Gıdaya Tahakkümün Biyopolitiği, Alter Yayıncılık,
Ankara, 2012, s. 69. 23 Ayşen Satır, “Sürdürülebilir Tüketim ve Üretim (STÜ)”, Çevre ve İnsan Dergisi, Sayı: 76,
2009/1, s. 34.
Sürdürülebilir Üretim-Tüketim Politikaları Çerçevesinde “Yeşil Ekonomi” Üzerine Bir Değerlendirme
335
ler ve “tüketimin sosyo-demografik eğilimlerle olan ilişkisi, çevresel baskılar ve
paralelinde ekolojik ayak izleri dahi STÜ başlığı altında değerlendirilmektedir.24
Bu konuda ilk olarak, 2002 yılında Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirve-
si‟nde “Sürdürülebilir Üretim ve Tüketimin Özendirilmesi” kararının uygulan-
masına katkıda bulunmak amacıyla yerel ve ulusal kalkınma için sürdürülebilir-
lik, bireysel ve kurumsal tüketim şekillerinin değiştirilmesi ve sorumlu endüst-
riyel kalkınmanın cesaretlendirilmesi gibi öncelikli stratejiler belirlenmiştir.25
Hatta STÜ‟ nün ekonomik kalkınmaya engel oluşturmayıp, tam aksine iş dün-
yasına yeni fırsatlar sunacağı açıktır. Çünkü; enerji ve hammadde kullanımı açı-
sından üretim süreçlerinin optimizasyonu işletmelerde tasarruf sağlamakta, di-
ğer taraftan Avrupa Birliği içerisinde sürekli büyüyen bilinçli tüketici pazarı
açısından ise rekabete yönelik avantajlar sağladığı düşünülmektedir.26
Bu yaklaşımda; tüketim, ürün ve hizmetlerin nitelik ve niceliğini artırmalı,
yaşam kalitesinin iyileştirilmesi ise ancak doğal kaynakların etkin kullanımı ile
gerçekleştirilecektir 27 görüşü egemendir. Günümüzdeki tabloya baktığımızda
ise; nüfus artışı yanında sosyal adaletsizliğin büyümesi ve fakirleşme gibi sos-
yal sorunların artması, insanlığın ekolojik ayak izinin dünyâ‟nın taşıma kapasi-
tesinin üzerine çıkması ve yaratılan etkinin doğal yollardan giderilemeyecek
kadar biriktiği alarmını vermesidir.28 Yapılan her faaliyetin (üretim, tüketim gi-
bi) doğa üzerinde bir etkisi vardır ve bu insanlığın ekolojik ayak izi olarak ad-
landırılmakta, ekonomik işleyişin, tüketim kalıplarımızın çevresel açıdan ne de-
rece sürdürülebilir olduğunun bir ölçütü olarak sayılmaktadır. 29
EKOLOJİK AYAK İZİ
Ekolojik ayak izi hesabı “sürdürülebilir kalkınma” amacının gerçekçiliğini
de çevresel etkilerin zaman içinde giderebilme kapasitesi içinde sorgulamakta-
dır.30 Bu yüzden kaynakların sürdürülebilir kullanımı için, kaynak gereksinimi
24 Moll, Watson, “Environmental…..”, s. 7. 25 Sektörel Dernekler Federasyonu (Federation of Industrial Associations), “AB Katılım Sü-
recinde Türkiye İçin Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim”, 8.Rekabet Kongresi, İstanbul, Anonim,
2012. 26 Commision of DG Environment, “Action Plan For Sustainable Consumption, Production and
Industry”, MEMO/08/50, Brussels, 2008, s. 5-6. 27International Insitute For Sustainable Development (IISD), “Instruments For Change Defini-
tions and Concepts: Sustainable Consumption”, http://www.iisd.org/susprod/principles.htm,
(Erişim Tarihi: 12.06.2014). 28Global Footprint Network, “Carriying Capacity and Ecological Footprints”, 2012,
http://www.overpopulation.org/solutions.html#Carrying Capacity, (Erişim Tarihi: 10.04.2015). 29Ahmet A. Aşıcı, “İktisadi Düşüncede Çevrenin Yeri ve Yeşil Ekonomi: Karşılaştırmalı Bir Ana-
liz”, Yeşil Ekonomi (Ed.: Ahmet A. Aşıcı,-Ümit Şahin), Yeni İnsan Yayınevi, İstanbul, 2010, s.
53. 30 Ergin Duygu, Çevre El Broşürü, Çankaya Belediyesi, Ankara, 2007, s. 212.
memleket SiyasetYönetim (MSY), Cilt 9, Sayı 22, Temmuz 2014, s. 327-347.
336
ve ekosistemlerin üretken kapasitelerinin korunması gerekmektedir.31 Bu konu-
da, 2007 yılına ait verilere bakıldığında ortalama bir dünya vatandaşına ekolojik
açıdan sürdürülebilir bir yaşam için düşen pay 1.8 hektar biyo-üretken alan
iken, ayak izinin değeri 2.7 hektar civarındadır. Türkiye‟nin kişi başına biyo ka-
pasitesi 1.3 hektar iken, 2007 yılında ayak izi 2.7 hektar olarak hesaplanmış bu
durumda ortalama olarak 1.4 hektarlık bir ekolojik ayak izi açığı vermekteyiz.32
Almanya‟nın kişi başına düşen ayak izi 5.1 hektar, yani Türkiye‟nin neredeyse
iki katını bulmakta, buna karşılık ülkenin kişi başına biyo kapasitesi sadece
1.9‟dir. Bu durum uluslararası ticaret seviyesinde ülkelerin kolaylıkla ekolojik
sınırları üzerinde tüketim yapabildiklerini göstermektedir. Bölgesel kalkınma ve
ekolojik ayak izi göstergelerine bakıldığında, özellikle gelişmiş ülkeler doğayı
kirleten ve kaynakları azaltan sanayileri ülkelerinden çıkarıp ülke içinde sürdü-
rülebilir bir yol yakalayabilmişler; doğa üzerinde baskı oluşturan ihtiyaçlarının
çoğunu ise yüksek gelirleri sayesinde dışarıdan ithal etme yoluna gitmişlerdir.
Bu tablo ise, ülke içinde sürdürülebilir, ancak küresel anlamda sürdürülemez bir
yaşam olduğunu göstermektedir. 33
Günümüzde ekonomik faaliyetler, artan rekabet ve küreselleşme ile çevre
içerisindeki aktörler başlığı altındaki faktörler yanında ekonomik istikrar da
olumsuz etkilenmiştir. Daha çok üretim ve tüketim, refahı arttıracağına yoksul-
luğu ve çevresel kirlenmeyi arttırarak, kalıcı hâle getirmiş durumdadır. İnsanlar
arasındaki gelirler ve tüketim arasında yaratılan uçurum, çevreyi yenilenebilir
kapasitenin 3-5 katı ekolojik ayak iziyle kirleten ekonomileri yaratmıştır.
Ekolojik ayak izinin hesabı topluluklardan ülkelere ve insanlığa kadar geniş
bir ölçek aralığında, doğal kaynak tüketiminin, sürdürülebilirliğin ölçülebilir
şekilde değerlendirilmesinde kullanılmaktadır. Çevre eğitimi, adalet ve eşitlik
düzeyi ile çevre üzerindeki etkiler, biyoçeşitlilik ve üzerindeki baskılar, su, or-
manlar, enerji üretimi ile dağılımının homojenitesi ve çevresel etkileri gibi 60
kadar çok çeşitli değişkenleri ve ilişkilerini hesaba katarak değerlendirme yap-
maktadır.
Çevre üzerindeki baskının ölçüsü olan Ekolojik Ayak İzleri, insanlık ve
toplumlar ölçeğinde mal ve hizmetlerin toplam talebi ve üretim teknolojileri ile
de yakından ilgilidir. Bu talebi toplam nüfus, ortalama maddî yaşam standardı,
arazi ve su ekosistemlerinin ortalama verimliliği ve doğal kaynakların kullanı-
mındaki etkinlikler etkilemektedir. Bir toplumun varlığının sürdürülebilirliği,
biyokapasite olarak adlandırılan kişi başına fiziksel doğal sermaye stoklarının
korunması ile doğrudan ilişkilidir. Küresel sistemin artık gezegenin taşıma ka-
pasitesini çok aşmış olduğu teknolojik gelişmelerin sağladığı avantajların daha
31 Yale Center For Environmental Law and Policy, 2005 Environmental Sustainability Index,
USA, 2005, s. 19. 32 Aşıcı, a.g.e., s. 53-54. 33 Aşıcı, a.g.e., s. 53.
Sürdürülebilir Üretim-Tüketim Politikaları Çerçevesinde “Yeşil Ekonomi” Üzerine Bir Değerlendirme
337
büyük bir hızla büyümekte olan tüketimin hızla ortadan kaldırmakta olduğu,
acil kararlar uzun tartışmalar sonucunda gecikmekte, toplum davranışların de-
ğiştirilmesi yerine konuların değiştirilmeye çalışıldığı ortadır. 2003 yılından bu
yana ulusal düzeyde ilk olarak Galler‟in sürdürülebilirlikte ekolojik ayak izini
başlıca bir gösterge olarak alması, İsviçre Hükümetinin ulusal sürdürülebilir
kalkınma planında dikkate alması ve Japonya‟nın çevresel planlamada Ekolojik
Ayak İzi‟ni bir ölçüt olarak görmesi dikkat çekicidir.34
Ekonominin, Dünya‟nın ekolojik kapasitesinin içinde herkesin daha iyi ya-
şam koşulları ve refahı sağlayacak adalet, çevreyi koruma ve kollama ile kıt
kaynakların dikkatli kullanımı gibi değerler etrafında yeniden yapılanması ge-
rektiği bilinmekte ise de gereken işbirliği ile önlem alınması konusunda başarı
sağlanamadığı öngörülmektedir.35 Bu noktada kendini gösteren temel sorunlar-
dan biri de gelişen ülkelerin ekonomik gelişme gereksinimi, teknoloji ve enerji
bağımlılığı ile eğitim ve istihdam gibi temel sorunların çözümünü yeşil ekono-
miye geçişin gerektirdiği dönüşümlerle birlikte gerçekleştirmenin zorluklarını
aşma zorluğudur.36
Alışılagelmiş büyüme anlayışının dünyanın ekonomik olarak daha yoksul
yerlerindeki yoksulluğu azalttığı söylenemez. Gelişmekte olan ülkelerde görü-
len daha yüksek büyüme düzeyleri, çelişkili biçimde ormanları ve diğer kamu-
sal kaynaklara zarar vermesi sonucunda daha da fazla yoksulluğa yol açabil-
mektedir.37
YEŞİL EKONOMİ VE YAŞAM DÖNGÜSÜ ZİNCİRİ
Yaşam döngüsü zinciri yaklaşımı, sürdürülebilir üretim ve tüketim kavram-
larının temelini oluşturmakta olup, bu yaklaşımda tüm yaşam döngüsü içerisin-
de bir üretimin ekonomiye etkisinin hem sosyal, hem de çevresel boyutları dik-
kate alınmaktadır.38 Yaşam döngüsünde; madde ve enerjinin ömür boyunca kul-
lanımıyla gerçekleşen olumsuz çevresel etkiler saptanmakta ve bunun önemi
vurgulanmaktadır. Doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımına ilişkin Avrupa
Birliği Stratejisi‟nde; bir ürünün tüm yaşam döngüsü zinciri içerisindeki etkile-
rinin, bir çevresel ortamdan diğerine geçişindeki olumsuz çevresel etkilerinin
nasıl önlenebileceği üzerine odaklanılmaktadır. Şekil 2‟de ifade edildiği gibi,
bir üretim materyalinin geri dönüşümünün, hammaddelerinin çıkarımından iti-
34 Ali R. Karacan, Çevre Ekonomisi ve Politikası, Ege Üniversitesi Yayınları, Yayın No: 6,
İzmir, 2013, s. 623-624. 35Global Footprint Network, a.g.e, s. 7. 36UNEP, The Transition to a Green Economy: Benefits, Challenges And Risks From a Sustainable
Development Perspective, United Nations Environment Programme UN Conference on Trade and
Development, 2011, s. 7-8. 37 Wall, “Yeşil …”, a.g.e., s. 82. 38 Satır, “Sürdürülebilir….”, a.g.e., s. 35.
memleket SiyasetYönetim (MSY), Cilt 9, Sayı 22, Temmuz 2014, s. 327-347.
338
baren tüm aşamalar için gerekli enerjinin elde edilmesi, tüm üretim, taşıma ve
paketleme işlemleri dağılımının bir parçası haline geldiğini vurgulanmaktadır.
Şekil:2 Doğal Kaynaklar Sürdürülebilir Tüketim ve Üretim: Daha İyi
Ürünler.
Kaynak: Europan Environment Agency (EEA), Annual Management Plan, Copenhagen, 2012, s. 25.
Yaşam döngüsü zincirinde; ekonomik göstergeler içerisinde ticari ve en-
düstriyel sektörler asıl faaliyet alanı içerisindedir. Tüketici tarafından kullanıl-
mak üzere ortaya konan mal ve hizmetler sürdürülebilirliği sağlayabildiği süre-
ce yaşam döngüsünün bir parçası hâline gelmektedir ve bu yaklaşım, yeniden
kullanım, geri kazanım ve bu döngü zinciri ile paralellik taşımaktadır. Burada
önemli olan husus ise, geri dönüşüm için harcanan enerjinin dışsal maliyeti he-
saba katıldığında, elde edilen net çevresel etki azaltımı olarak değerlendirilmiş
olmasıdır.39Atık geri dönüşümü ile eko yenilik yada yeniden ekonomiye ham-
madde sağlanmaktadır. Şekil 3‟de yaşam döngüsü zinciri bu durumu açıkça ifa-
de etmektedir.
Şekil 3‟de ifade edildiği gibi doğal kaynakların kullanımı ile hammadde çı-
karımı sağlanmakta, planlaması ve üretimi aşamasından sonra ambalajlama ve
dağıtımı gerçekleştirilmektedir. Kullanımı ve bakımı aşamasından sonra ise
bertaraf edilmesi sağlanarak ürünlerin geri kazanımı sağlanmaktadır.
39 Research Development and Consulting, Evaluation of Costs and Benefits For The Achievement
of Reuse And Recycling Targets For The Different Packaging Materials in The Frame of the
Packaging And Packaging Waste Directive, 94/62/EC, 2003, s. 5.
Hammaddelerin
Yönetimi ve
Kullanımı
Çevre Yakla-
şımlı Teknolo-
ji Sektöründe
Daha Daya-
nıklı ve Temiz
Üretim
Daha İyi
Üretim ve
Hizmetler
Daha Bi-
linçli Hane
halkı Tü-
ketimi
Daha Bilinç-
li Kamu Tü-
ketimi
Sürdürülebilir Üretim-Tüketim Politikaları Çerçevesinde “Yeşil Ekonomi” Üzerine Bir Değerlendirme
339
Şekil 3: Eko-Yenilik (Atık-Geri Dönüşüm Mevzuatı Döngüsü) .
Kaynak: Europe Environment Agency, “Waste Prevention and End-of-Life Waste Management Policies are Covered in the EEA-ETC Series of Waste Policy Factsheet”, Work Plan, 2009, s. 3.
Kaynakların sürdürülebilir yönetimine yönelik ihtiyaç, çevresel etkilerin
ekonomik kalkınma ile ilişkisi bakımından açıklanırken üretimdeki eko-
verimliliğin arttırılması AB‟nin politik gündeminde yer almakla birlikte radikal
bir adım olarak değerlendirilmemekte, sürmekte olan politika geliştirme süreci-
nin bir parçası olarak görülmektedir. Esasında bu anlayış ile, 1980 yıllarında alt
seviye teknolojilerden, 1990‟larda daha önleyici çevresel stratejilere doğru geli-
şim göstermiş, günümüzde ise üretim ve hizmetlerin etkilerinin bütün bir yaşam
döngüsü içerisinde azaltılması aşamasına kadar pozitif yönde bir değişim iz-
lenmiş olmasıdır.40 Atık geri dönüşümü ile eko yenilik yada ekonomiye yeniden
hammadde sağlanmaktadır. Şekil 3‟de yaşam döngüsü zinciri bu durumu açıkça
ifade etmektedir.
Ürünlerin yaşam döngüsü zincirinde desteklenmesinin ürün geliştirmede
süreklilik, pazar ekonomisinde daha iyi üretimi vurgulama ve akıllı tüketim
alışkanlıkları ile birlikte düşünülmesi gerekliliği ortaya konulmaktadır. Uygu-
lamada yaşam döngüsünün sağlanması; ekonomik teşvikler, standartlar, etiket-
40European Commission, Commission Staff Working Document of Regional Policy Contributing
to Sustainable Growth in Europa 2020, SEC (2011) 92 Final Report, Brussels, 2011, s. 7-9.
memleket SiyasetYönetim (MSY), Cilt 9, Sayı 22, Temmuz 2014, s. 327-347.
340
leme mekanizmalarının oluşturulması, yeşil kamu ihaleleri, gönüllü düzenleme-
ler ve paydaşların katılımı ile gerçekleşebilecektir.
Bu kapsamda hazırlanan uygulama planlarında, kaynakların sürdürülebilir
kullanımı için kaynak gereksinimi ve ekosistemlerin üretken kapasitelerinin ko-
runmasının öneminden hareketle, üretimde sürdürülebilirliğin artırılması, üre-
tim verimliliği açısından iyileşme, yenilikçi teknik ve yönetimsel yaklaşımlar
ile çevrenin daha iyi izlenmesi ve kontrolü ihtiyacının gerekliliğine dikkat çe-
kilmiştir. Neticede; sürdürülebilir bir döngünün sağlanması için maliyet hesap-
lamalarının yani “Ekosistem Hesaplamalarının” önemi ve gerekliliği ortaya
çıkmıştır.
Ekosistem değerlendirmeleri ve hesaplamaları konusunda Birleşmiş Millet-
ler bünyesinde 2005 yılında yayınlanan “Binyılın Ekosistem Değerlendirmesi”
bildirgesi, politika belirleyiciler, uzmanlar ve uygulayıcılar tarafından büyük bir
ilgi ile takip edilmiş, ekosistem hesaplamalarının, Avrupa 2020 Biyolojik Çeşit-
lilik Stratejisi ve Avrupa Su Kaynakları Koruma Planı çerçevesinde değerlendi-
rilmesi gerekliliği bilimsel ortamlarda dile getirilmiştir.41 Bu konuda, 2003 yı-
lından beri üyesi olduğumuz Avrupa Çevre Ajansı tarafından da Avrupa‟da
ekosistem sermayesi hesaplamalarının geliştirilmesi, Birleşmiş Milletler-Çevre
ve Ekonomik Hesaplamalar Sistemi‟nin (UN-SEEA, United Nations System of
Economic and Environment Accounts) oluşturulması gerekliliği uluslararası
gündemlerde dile getirilmiştir.42
Görüldüğü üzere; ekosistem hesaplamaları yeşil ekonominin doğmasına ni-
celiksel olarak da dayanak oluşturmakta sonucu olarak da politika kararlarının
belirlenmesi ve belirlenen stratejilerin uygulanması için yeşil ekonomi temel
dayanak noktası konumundadır. Bu yüzden yeşil ekonomi, iktisadi ve kaynak
verimliliğinin tespiti, bölgesel ve küresel ölçekte yatırım kararları; çevrenin
ekonomiye-ekonominin çevreye yatırımı doğrultusundaki çalışmalara doğrudan
etkilidir. Bu açılardan bakıldığında; ekonomi ve çevre sarmalında karşılıklı fay-
da sağlandığı ortadadır.
Öte yandan; Avrupa Çevre Ajansı, doğal sermaye ve ekosistem hizmetleri-
nin nasıl ve nerede kullanıldığı üzerinde durmakta ve bunu ifade eden bir deyim
olarak “mekânsal bulmaca”ya atıfta bulunmaktadır:
“Arazi, su, toprak ve biyoçeşitlilik kaynakları gibi doğal sermaye, ekosis-
tem hizmetleri ve insan toplumunun bağımlı olduğu diğer sermaye biçim-
leri (insani, sosyal, imalat ve mali zenginlikler) için temel oluşturur. Bu
bağımlılık, tartışmayı daha karmaşık bir düzeye taşır: Doğal kaynakların
41 European Environment Agency-Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Ekosistem Hizmetlerinin Değer-
lendirmesi Çalıştayı Notları, Antalya, 2012 . 42 European Environment Agency-Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, a.g.k.
Sürdürülebilir Üretim-Tüketim Politikaları Çerçevesinde “Yeşil Ekonomi” Üzerine Bir Değerlendirme
341
çevresel sınırları içinde çeşitli kullanımları arasında denge tutturmak ge-
reği, gerçek bir sistemik güçlük oluşturur.”43
Ajansın belirttiği “mekânsal bulmaca”nın çözümü her şeyden önce doğal
kaynakları kullanma şeklinin verimli hale getirilmesi ile mümkün olabilecektir.
Doğal sermayeyi korumak ve ekosistem hizmetlerini sürdürebilmek için önce-
likle yapılması gereken mekânsal planlama ve arazi örtüsü yönetiminin rasyonel
bir sistematik içerisinde gerçekleştirilmesidir. Bu yapılırsa, ekonomik faaliyetle-
rin çevre üzerindeki faaliyetlerin dengelenmesi kolaylaştırılabilir. Bu çerçevede
Avrupa Çevre Ajansı‟na göre doğal sermayenin ve ekosistem hizmetlerinin yö-
netimi ile kaynak verimliliği ve güvenliğinin artırılması da sağlanabilecektir.44
Görüldüğü gibi Avrupa Çevre ajansının görüşleri de genel olarak “Yeşil Eko-
nomi” yaklaşımının bir örneğini teşkil etmektedir.
YEŞİL EKONOMİNİN ELEŞTİRİSİ
Yeşil ekonomi, temel mantık çerçevesini ekosistem hizmetlerinin rasyonel
yönetimi ile hem ekolojik bozulmanın önüne geçilebileceği hem de ekonomik
büyüme ve verimliliğin gerçekleştirilebileceği üzerine kurmuştur. Yani bu an-
layışa göre, ekonomi ve ekolojinin somut olarak görülebilen çelişik hali, rasyo-
nel bir yönetim anlayışı ile ortadan kaldırılabilir. Bu şekilde, Yeşillerin-
Çevrecilerin, geleceğin ekolojik felaket senaryoları ile temellendirerek, nere-
deyse yarım asırdır giderek artan bir sıklıkla dile getirdikleri ekonomik büyüme
ve/veya kapitalizm karşıtlığının da etkisizleştirilebileceği düşünülmektedir.
Nihayetinde Yeşil Ekonomi bakış açısıyla gerçekleştirilen ekonomi politi-
kalarıyla birlikte kapitalizme “yeşil” bir renk vererek (yeşil kapitalizm) mevcut
küresel ekonomi düzeninin sürdürülebilirliği düşüncesi savunulmaya başlanmış-
tır. Bu çerçevede klasik ve neo-klasik kapitalizmin kâr maksimizasyonu teme-
linde gerçekleşen -ekolojiye çelişik- uygulamalarının yeşil bir reformasyondan
geçirilerek “yeşil kapitalizm” adı altında yeniden üretilmesi ve sürdürülebilir
toplumların oluşturulması için epeyce çalışmalar yapılmıştır/yapılmaktadır.
Temelde çelişkili olarak görülse de, bir arada olması zor olsa da “kapitalist
ekonomi” ile “çevreci uygulamaların” birlikte gerçekleştirildiği yeni bir toplum-
sal düzen inşa etme çabası sürmektedir.
Son zamanlarda giderek artan bir şekilde gündeme gelen; yeşil pazarlama,
çevre dostu ürünler, yeşil işler, çevreci bankacılık, temiz üretim, yaşam döngüsü
zinciri, emisyon ticareti vs. gibi yönetim-işletme-iktisat uygulamaları yeşil eko-
nomi ve yeşil kapitalizmin mümkün olabileceğini göstermeye çalışmaktadır.
Yeşil kapitalizm ile sürdürülebilir toplumsal düzenler kurmak kolay olmamakla
birlikte, başarılı çabalar da görülmeye başlanmıştır: Üretim sürecinde, küresel
43 Avrupa Çevre Ajansı, Avrupa „da Çevre: 2010 Durum ve Genel Görünüm, Avrupa Birliği
Resmi Yayınlar Ofisi, Copenhagen, 2010, s. 127. 44 Y.a.g.e, s. 127.
memleket SiyasetYönetim (MSY), Cilt 9, Sayı 22, Temmuz 2014, s. 327-347.
342
ısınmaya yol açan, karbon salınımı düzeyinin çoğu ülkenin ekonomik düzenin-
de önemli teşvik veya yaptırım konusu olmaya başlaması; yeşil etiketleme uy-
gulamalarının perakende pazarında daha tercih edilmeye başlaması, ekolojik ta-
rımın dünya pazarında giderek ağırlık kazanıyor olması; yeşil kent, yeşil tarım
gibi uygulamaların serbest piyasa düzeni içerisinde daha fazla değer bulmaya
başlaması; Örneğin Amsterdam ve Danimarka gibi görece çevre duyarlılığı olan
şehir ve ülkelerde şehir içi trafiğinin ağırlıklı olarak bisiklet ile yapılıyor olması;
Çin‟in ekolojik tarla balıkçılığı yaparak okyanusta tükettiğinden daha fazla ba-
lık üretiyor olması yeşil kapitalizm ve yeşil ekonomi ile birlikte sürdürülebilir
kalkınma modelinin mümkün olabileceğini gösteren emareler olarak gösteril-
mektedir.45
Ne kadar “yeşil” bir içerik taşıyor olursa olsun, iktisadi büyüme anlayışın-
dan ödün vermeyen bu yaklaşım, özellikle Yeşiller-Çevreciler tarafından birbir-
lerinden farklı ideolojik, ekonomik ve ekolojik argümanlarla sorgulanmıştır.
Şöyle ki; Yeşiller-Çevreciler ekolojik krizinin temelinde sürekli olarak artan ve
nihayetinde kâr maksimizasyonuna dayandığı için sınırı belli olmayan ekono-
mik büyüme olduğunu söylemektedirler. Yeşil aktivist ve siyasetçilere göre;
ekonomik sisteme yeşil bir içerik kazandırılsa da sınırsız ekonomik büyüme an-
layışı değiştirilmedikçe ekolojik tahribatın artma eğilimi hızlı bir şekilde devam
edecektir. Yeşiller-Çevreciler bu çerçevede otomobil örneğini sıkça kullanmak-
tadırlar:
“ „Yeşil‟ otomobiller, sundukları enerji verimliliği sayesinde otomobil
sayısı artacağı için, sonuçta kirliliğin artmasına neden olacaktır. Otomo-
biller, sözgelimi % 10 daha az yakıt tüketiyorsa ve otomobil sayısı %20
artıyorsa, toplamda daha fazla yakıt tüketilecektir. Devamlı ekonomik
büyüme, daha temiz ve daha yeşil iş yapma biçimleriyle de olsa, çevreye
zarar verme eğilimindedir ve bu nedenle daha radikal seçeneklere ihtiyaç
vardır.”46
Yeşil ekonomiyi veya “yeşil uygulamalar” ile bütünleşmiş kapitalizmi (ye-
şil kapitalizmi) sorgulayan kesimler, (yeşillerin, çevrecilerin değişik varyasyon-
ları) bu “radikal seçenekler” in ne olacağı ile ilgili farklı görüşler ortaya atmış-
lardır. En ılımlıları yeşil kapitalizmin veya yeşil ekonominin ancak çok sıkı de-
netleme mekanizmaları ile birlikte gerçekleşebileceğini kabul etseler de çok da-
ha geniş bir eleştirel yeşiller çevresi kapitalizmin en büyük günahının insanlığın
geleceğini tehdit altına sokan küresel ısınma ve buna bağlı olarak iklim değişimi
olduğu gerçeğinden hareketle, savaş gibi yürütülen ölçüsüz bir rekabet ile bir-
likte gelişen ekonomik determinizmin ve aşırı kâr güdüsünün yeşil düşünce ile
45 Barlas, a.g.e., s. 250. 46 Wall, a.g.e., s. 47.
Sürdürülebilir Üretim-Tüketim Politikaları Çerçevesinde “Yeşil Ekonomi” Üzerine Bir Değerlendirme
343
bağdaşamayacağını vurgulamakta ve yeşil kapitalizmin imkânsız olduğunu söy-
lemektedirler.47
Bütün bu yaklaşımlar, şunu göstermektedir ki, “yeşil ekonomi” kavramı bir
tarihsel olgudan doğmuştur. Bu olgu yada olay, artık herkesin kabul ettiği iki
temel gerçekliği yansıtmaktadır: Birincisi; her geçen gün daha da somut olarak
hissetmeye başladığımız ekolojik kriz. İkincisi; bu ekolojik krizin kapitalist-
metacı büyüme ekonomisinden kaynaklandığı. Başka bir gerçeklikte şu ki, in-
sanlık artık geri döndürülemez bir üretim ve tüketim toplumu düzeni içerisinde
yaşamakta ve geleceğini de bu düzene göre şekillendirmektedir. Yeşil ekonomi
mevcut üretim ve tüketim düzeninin devamlılığının sağlanabilmesi için ekolojik
krizin de önlenmesi gerektiği düşüncesinden doğmuştur. Yani, ekolojik krizin
bu şekilde devam etmesi halinde olası bir geri dönüşü olmayan bir ekonomik
krizin kaçınılmaz olacağı anlaşılmış bulunmaktadır. Ancak, ekolojik krize ne-
den olan bir büyüme ideolojisinin ekolojik krizin çözümü olarak sunulması ye-
şiller-çevreciler tarafından ciddi bir çelişki olarak nitelendirilmektedir. Bu yüz-
den, farklı ekonomilerin (ekolojik ekonomi), farklı teknolojilerin (eko-
teknolojilerin), farklı enerji sistemlerinin (yenilenebilir enerji) alternatif olarak
sunulması da söz konusu olmaktadır. Bütün bu değerlendirmelerin temel odak
noktası ise sürdürülebilir bir yaşamdır. Yaşamın nasıl sürdürülebileceği yeni
dönemin temel iktisadi tartışma konusu olacaktır.
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Dünyanın içinde bulunduğu ekolojik kriz, mevcut üretim ve tüketim sistemi
devam ettiği müddetçe gelecekle ilgili iyimser öngörüler yapmanın imkânsız
olduğu kanısını hemen herkeste uyandırmaya başlamıştır. Geldiğimiz bu nokta-
da “sürdürülebilirlik” kavramı artık sadece çevre için değil, yaşamın bütün un-
surları için kullanılmaya başlamıştır. İnsanlık, geç de olsa, aslında büyük bir
ekosistem içerisinde yaşadığının farkına varmaya başlamış ve bütün yaşamın;
bireysel, sosyal ve iktisadi faaliyetlerin ekosistem bütünlüğü içerisinde birbirine
bağlı unsurlara dayandığını anlamıştır. Bu çerçevede 1970‟li yıllardan bu yana
kavramsal olarak kullanılmaya başlanan, 1980‟li yıllarda resmi belgelerde adı
konan “sürdürülebilir kalkınma” artık daha somut anlayışlarla (yeşil ekonomi),
araçlarla (ekosistem hizmetleri) ve anlatımlarla (ekolojik yaşam döngüsü vs.)
ifade edilmekte ve daha anlaşılır olmaktadır. Bütün bu anlayıştan çıkan sonuç,
dünyanın her anlamda artık sürdürülemez bir noktaya geldiği ve bu noktada
ekonominin geleceğinin de ekolojinin geleceğine bağlı olduğudur.
Burada; “sürdürülmesi gereken nedir?” sorusu önem kazanmaktadır. Kal-
kınmanın veya büyümenin sürdürülebilmesine mi, yoksa ekosistemin sürdürül-
mesine mi öncelik vermek gerekmektedir? Fiiliyattaki “yeşil ekonomi” uygula-
47 Daniel Tanuro, Yeşil Kapitalizm İmkansızdir (Çev.: Yalçın Toklu), TMMOB Elektrik
Mühendisleri Odası Yayınları, İstanbul, 2011, s. 61.
memleket SiyasetYönetim (MSY), Cilt 9, Sayı 22, Temmuz 2014, s. 327-347.
344
malarının, ekosistemin geleceğine de vurgu yapmakla birlikte, son kertede kal-
kınma veya büyüme odaklı olduğunu söylemek gerekir. Uzun vadede piyasa
mekanizması sorunu çözer mantığı, felaket senaryolarına rağmen, özellikle et-
kin küresel ekonomik çevrelerde hâlâ varlığını hissettirmektedir. Ayrıca “sürdü-
rülebilir kalkınma” kavramındaki her iki unsurun da (“sürdürülebilirlik” ve
“kalkınma”) tartışmalı olduğunu ifade etmek gerekir. Yani, ekolojik sistemin
sürdürülebilirliği –bütün yeşil ekonomi araçlarına rağmen- hâlâ tehdit altında
bulunmaktadır. Üstelik küresel gelir ve yaşam düzeyi adaletsizliğinin kendisini
hissettirmeye devam ettiği bir ekonomik düzen içerisinde “kalkınma” olgusu da
dünyanın çok büyük bir bölümünün hâlâ çok uzağındadır. Dünyadaki “sürdürü-
lemez” kalkınmanın önündeki engellerin başında yoksulluk, nüfus artışı, etkin
olmayan kaynak kullanımı ve zengin ülkelerdeki savurganlığa kaçan tüketim
olduğunu söylemek mümkündür. Bu konuda yapılan hesapların sonuçları ürkü-
tücü olmakla beraber kamuoyu gündemine yansıdığı, yansıtıldığı söylenemez.
Bu durumda, yoksullukla mücadelenin, doğal kaynaklardan yararlanma adale-
tinin, nüfus denetiminin ve çevre dostu teknolojilerin geliştirilmesinin sürdürü-
lebilir kalkınma ile doğrudan ilişkili olduğu/olması gerektiği ortadadır. Bu sü-
reçte, doğal kaynaklara talep katlanarak artarken, arz kapasitesinin hızla tüken-
mesi, sürdürülmezliği bariz bir şekilde ortaya çıkarmıştır.
Mevcut sürdürülebilir kalkınma uygulamaları, sürdürülebilir kalkınma kav-
ramının gelişmiş Kuzey ülkelerinin ayrıcalıklarını sürdürmek için kullanmaktan
öteye gitmediğini göstermektedir. Diğer yandan Güney ülkeleri için ise sürdürü-
lebilirlik, ancak kendi varlıklarını sürdürebilme çabalarından ibaret kalmaktadır.
Kalkınma ile bir parçası olan büyüme kavramı, sürdürülebilirlikle birlikte
değerlendirilmelidir. Ancak, sürdürülebilir kalkınmanın en iyi nasıl ölçüleceği
konusunda henüz bir uzlaşmaya varılamamakta, farklı göstergeler kullanılarak
yapılan çalışmalar aynı ülke için, birbiriyle çelişen sonuçlar doğurabilmektedir.
Aşırı tüketim son noktada aşırı üretime dayalı olduğu için üretim-tüketim süre-
cinin birlikte dikkate alınması gerekmekte ve sonuçta toplumsal, politik alanı da
içine alan kolektif bir çalışmayı gerektirmektedir.
Üreticilerin sürdürülebilir kalkınma sürecine sürdürülebilirlik ilkesi çerçe-
vesinde dahil edilmesi çok önemlidir ve asıl güçlük de burada yatmaktadır.
Çünkü temel güdünün ekonomik olandan ekolojik olana doğru yönelmesi kök-
lü-yerleşmiş büyümeci iktisadi zihniyetin değiştirilmesini gerekli kılmaktadır.
Burada yapılması gerekenlerden biri yeni bir ekolojik temele oturmuş yeni bir
iktisadi zihniyeti toplumsal alana yerleştirmeye çalışan yeşil-çevreci düşünce ve
hareketinin argümanlarını ekonomik sürece üretim ve tüketim sürecine şırınga
etmek olabilir. Nitekim yeşil ekonomiyi oluşturan temel referans noktasını bu-
rada aramak mümkündür. Elbette bunu gerçekleştirebilmek her şeyden önce ye-
ni bir kamusal politikayı gerekli kılar. En azından orta vadede başarıya ulaşmak
ise kaba ve denetlenemez bir bürokrasi anlayışı ile değil, doğaya saygı kültürü-
ne dayalı bir çevre yönetimi ile mümkündür.
Sürdürülebilir Üretim-Tüketim Politikaları Çerçevesinde “Yeşil Ekonomi” Üzerine Bir Değerlendirme
345
Bu çerçevede gerçek bir çözüme ulaşabilmek için, insanın doğa üzerindeki
hâkimiyetini temel alan ekonomik-sosyal sistemlerin sorgulanması ve ekosiste-
min devamlılığını temel bir zemin olarak ele alan yeni bir ekonomi anlayışının
uygulamaya geçirilmesi önem kazanmaktadır. OECD tarafından yayımlanıp
2050 yıllarında iklim değişikliği, biyoçeşitlilik, su ve çevre kirliliğinin neden
olacağı sağlık sorunlarını değerlendiren raporda vahim sonuçları ve maliyetleri
önlemek için tüm sektörleri kapsayan bütüncül yaklaşımlarla acil eylem çağırısı
yapılmaktadır. Çünkü iklim değişiminde kritik olarak kabul edilen 20 eşiğini
aşmamak için ekonomik büyümenin her yıl %0.2 azaltılması gerektirdiği; bi-
yosferin karmaşıklığı, bilinmezliği ve evrimsel karakteri dikkate alındığında ge-
ri dönüşü olmayan bir belirsizlikle ilgili ihtiyat gerektirmektedir.
Toplum ve çevre açısından sürekli hareket eden bir süreç, doğanın üretimi
olarak düşünülmelidir. Doğayı insanın işlediği, toplumsal varlığını üretmek için
gerekli ihtiyaçlarını karşıladığı bir alan olarak gören metacı bakış açısından
vazgeçmek gerekir. Biyosferin düzenli işleyişini bozmamak için, atıklar ve de-
polanma tarzları ekosistemlerin geri dönüşüm ve yenilenebilirlik kapasiteleriyle
nicel ve nitel olarak uyumlu olmak zorundadır. Yeşil bir ekonomiye geçiş, yeni
teknolojiler geliştirmeye bağlı olduğu kadar toplumsal, siyasal ve kültürel deği-
şimlere de bağlıdır. Sonuçta toplumsal yaşamı ihtiyaçlar belirlediğine göre; bi-
yosferin düzenli işleyişi biyolojik işlemcilerin sayısına ve çeşitliliğine olduğu
kadar bu işlemcileri birleştiren birçok ilişki zincirine de bağlıdır. Yeşil ekono-
minin uygulanabilmesi bu çok değişkenli tüm faktörlerin hepsinin hesaba katıl-
dıktan sonra yapılacak değerlendirmeler ile mümkün olacaktır.
KAYNAKÇA
Aldemir, Şenkan, Kaypak, Şafak, “Eko-Ekonomi Kavramı ve Türkiye İçin Değer-
lendirmeler”, 2. Ulusal İktisat Kongresi, Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve
İdari Bilimler Fakültesi, İzmir, s. 1.
Aşıcı, Ahmet, Şahin, Ümit, Yeşil Ekonomi, Yeni İnsan Yayınevi, Yeşil Politika
Serisi: 2, 2012, s. 10-53.
Avrupa Çevre Ajansı, Avrupa „da Çevre: 2010 Durum ve Genel Görünüm, Avrupa
Birliği Resmi Yayınlar Ofisi, Copenhagen, 2010, s. 127.
Barlas, Nükhet, Küresel Krizlerden Sürdürülebilir Topluma, Boğaziçi Üniversitesi
Yayınevi, 2013, İstanbul, s. 225-250.
Commision of DG Environment, “Action Plan For Sustainable Consumption, Pro-
duction and Industry”, MEMO/08/507, Brussels, 2008, s. 5-6.
Çepel, Necmettin, Çevre Koruma ve Ekoloji Terimleri Sözlüğü, TEMA Yayınları,
İstanbul, 1996, s. 65.
Daly, Herman E., Beyond Growth: The Economics of Sustainable Development,
Beacon Press., 1997, s. 52.
memleket SiyasetYönetim (MSY), Cilt 9, Sayı 22, Temmuz 2014, s. 327-347.
346
Derek, Wall, Yeşil Politika, (Çev.: İlknur Urkun Kelso),Yeni İnsan Yayınevi, İs-
tanbul, 2013, s. 47-87.
Duygu, Ergin, Çevre El Broşürü, Çankaya Belediyesi, Ankara, 2007, s. 212.
European Communities, “Sustainable Production and Consumption in the European
Union”, Brussel, 2004, http://ec.europa.eu/environment/eussd/escp_en.htm,
(Erişim Tarihi: 20.05.2015) .
European Commission, Commission Staff Working Document of Regional Policy
Contributing to Sustainable Growth in Europa 2020, SEC (2011) 92 Final
Report , Brussels, 2011, s. 7-9.
European Commissions, Life Cycle Indicators For Resources Products and Waste-
Joint Research Centre Technical Reports, Luxembourg, 2008, s. 6-8.
Europe Environment Agency, “Towards a Green Economy in Europe: 2011 Eionet
Workshop on Green Economy with a Focus on SCP”, Danimarka, 2011, s. 4.
Europe Environment Agency, “Waste Prevention and End-of-Life Waste Manage-
ment Policies are Covered in the EEA-ETC Series of Waste Policy Facts-
heet”, Work Plan, 2009, s. 3-5.
European Environment Agency, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, “Ekosistem Hizmet-
lerinin Değerlendirmesi Çalıştayı: Türkiye Balkanlar ve Kafkasya”, Antalya,
Anonim, 2012.
Europan Environment Agency (EEA), Annual Management Plan, Copenhagen,
2012, s. 25-27.
Global Footprint Network, Carriying Capacity and Ecological Footprints, 2012,
http://www.overpopulation.org/solutions.html#Carrying Capacity, s. 5.
Heather, Sander, Polasky, Stephen , G.Haight Robert , “The Value of Urban Tree
Cover: A Hedonic Property Price Model In Ramsey and Dakota Countries”,
USA, 2010, s. 1646-1653.
International Insitute For Sustainable Development (IISD), “Instruments For Chan-
ge Definitions and Concepts: Sustainable Consumption Symposium, s. 1-5.
http://www.iisd.org/susprod/principles.htm, (Erişim Tarihi: 12.06.2014).
Karacan, A.Rıza, Çevre Ekonomisi ve Politikası, Ege Üniversitesi Yayınları, Ya-
yın No: 6, İzmir, 2013, s. 623-624.
Kasuhik, Anubha, Perspectives in Environmental Studies, New Age Publishers,
New Delhi, 2004, s. 65.
Kışlalıoğlu, Mine, Berkes, Fikret, Ekoloji ve Çevre Bilimleri, Remzi Kitabevi, İs-
tanbul, 2003, s. 26.
Maziotta, Matteo, Pareto A., “A Well Being Index a Well-Being Index Based on the
Weighted Product Method”, 2012, s.2.
Max, Fordham, “Sustainability Matrix-Wider Paramaters”,
http://www.maxfordham.com/news/publications/sustainability-matrix-refurbished-
offices, (Erişim Tarihi: 31.08.2015)
Sürdürülebilir Üretim-Tüketim Politikaları Çerçevesinde “Yeşil Ekonomi” Üzerine Bir Değerlendirme
347
Mutlu, Ahmet, “Sürdürülebilir Kalkınma ve Çevre Muhasebesi (I)”, Muhasebe ve
Finansman Dergisi, 33/1, 2007, s. 178-187.
Stephan Moll, Watson David, “Environmental Pressures From European Consump-
tion and Production”, European Topic Centre on Sustainable Production and
Consumption, European Environment Agency, Copenhagen, 2009, s. 4-7.
Research Development and Consulting, Evaluation of Costs and Benefits For The
Achievement of Reuse And Recycling Targets For The Different Packaging
Materials in The Frame of The packaging And Packaging Waste Directive,
94/62/EC, 2003, s. 5.
Reyhan, Hakan, Ekolojik Emperyalizm Gıdaya Tahakkümün Biyopolitiği, Alter
Yayıncılık, Ankara, 2012, s. 69.
Satır, Ayşen, “Sürdürülebilir Tüketim ve Üretim (STÜ)”, Çevre ve İnsan Dergisi,
Sayı: 76, 2009/1, s. 34.
Sektörel Dernekler Federasyonu (Federation of IndustrialAssociations), “AB Katı-
lım Sürecinde Türkiye İçin Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim”, 8.Rekabet
Kongresi, İstanbul, Anonim, 2012.
Şahin, Ümit, Yeşil Düşünceden Yeşil Ekonomiye (Çev.: İnan Mayıs Aru), Yeni İn-
san Yayınevi, İstanbul, 2012, s. 10-25.
Tanuro, Daniel, Yeşil Kapitalizm İmkansızdir (Çev.: Yalçın Toklu), TMMOB
Elektrik Mühendisleri Odası Yayınları, İstanbul, 2011, s. 61.
UNEP, Ilo, Ituc, Ioe, “Green Jobs: Towards Decent Work in a Sustainable: Low-
Carbon World”, United Nations Environment Programme, 2014, s. 3.
UNEP, “The Transition to a Green Economy: Benefits, Challenges And Risks From
a Sustainable Development Perspective”, United Nations Environment Prog-
ramme UN Conference on Trade and Development, 2011, s. 7-8.
United Nations Environment Programme (UNEP), “Towards A Green Economy”,
Nairobi, 2011, s. 3-4.
WWEA (Dünya Rüzgâr Enerjisi Birliği), Dünya Rüzgâr Enerjisi Raporu, 2010, s.
32.
Yale Center For Environmental Law and Policy, “2005 Environmental Sustainabi-
lity Index”, Minesota, USA, 2005, s. 19.
top related