-CV
co
liD
Çambel, Hasan CemilIstanbulun fethi
4
^K;'*^»*^*!. _* _*_^_'*-|_-*-i|-'
ssssssss.wxo?y:>vj2
caacccccossssmms»'^/^'y^^^'y'"
Hasan Cemil Çambel
stanbulun
Fethi
Faydal KitapSAYI: 1
VAROLU YAYINEVSTANBUL
Sinan Matbaas ve Neriyat Evi
Istanbulun FethiEsJci tarihte arkta kaynaan tarihî hayat Anti
d lr'^7""^'" - ^"-^ '"^^»'y"' devrimde it"dem.de toplanm, Yunanist«ada ve Romada c v*
S oT ""! ^"''^'^'-?*'- Antikitede» sonTa/'b""f °f^S boyunca, tarihî hayatn bah^ kâynav
Tart dot ^^r^' " '=^vi™i.ri„i„ Ortaasyadan
la" 1 1", "" "' ^^'«"'^ Türklerinin istilâ-
tt h 't^'V'!^'"'™ O^™^-^'- TürMeririn istilâ v*^t,h hareketler., dünya tarihi bak»,nd.n oldua
^lllr '^f .
'''""""*- *^ - .hen^nyefl"gelimeleri gösterir.
Islâmhfc 6 ne. asrda kurulduktan sonra, çiçek
^^ devr,,m ya.yan Isl&n . Türk m*deniy.« He-
d rarak, yen b.r. fikir ve san'at âlemi yaratm.|, v.damgasm,, bir yandan, Hindistandan öteye ark di-/a.rma. öbür yandan da. bütün imalî Afrikaya, hat.ta lyanyaya ve cenubî lUlyaya basmtrTürklerin Bizansla ilk münasebetleri daha 6 ne»asrn ortalarnda balar. 568 de, Istanbulda-, Türk el-
Ç'Iari görünüyor. Bundan sonraki tarihlerde. arkîRoma - Bizans imparatorluunun, Irani.kla olanharblernde, bunkr, arkadan tehdid edebilen Türk.lerle hareket birlii yapmaktan kaç kere faydaland,gn görüyoruz.
Gene görüyoruz ki 6 nc asrn hasndan 8 ind
_ 4 —asrn sonuna kadar, Ortaasyada büyük Türk devlet-
leri kuran, ve Mançuri kylarndan Transoksayna-
ya (Mtaveraüanehir), Indus'a ve Karpatlara kadax
uzayan memleketlere kumanda eden Ortaasya Türk-
leri, ve Uygur Türkleri, 9 uncu asrda, ana yurdk-
rndan, ve Transoksaynadan, dalg dalga taarak,
cenkçi ve yapc kuvvetlerle, durmadan, Iran ve Hio-
distana, Irak ve Arabistaaa, Suriye, Msr, ve Ana-
doluya yaylyor, uzak sahalarda, islâm topra üze-
rinde, büyük Türk devletleri kuruluyor, ve stikbal
kendilerine aiddir.
Türkler tarih sahnesine yeni bir millî unsur ç-kardlar: Ücretli Türk askerlii, Türk devlet idare-
si, Türklük ve Türk kültürü. Bunlar o zamann iki
büyük islâm devletinin. Irann ve Arab halifeliinin
msukadderatn tayin etti. Iranda Samaniler gibi,
Irakta Abbasî halifeleri de, varlklarn korumak
için, tarihin bu yeni kuvvetine dayanmak zorunda
kaldlar, ve arkta/n gelen Türk kt'alarnn, Türk
kumandanlarnn himayesini ve hizmetini aradlar,
ve Türk âlimJerini saraykTina topladlar. Bu saray-
larda siyasî ve askerî bütün nüfuz "Sultan", "Emirü-
lümera", "Atabey" lâkabn alan bu Türk kumandan-
larnn ve devlet adamlarnn eline geçti. Orduda ve
devlet idaresinde hakikî hâkimiyet bunlarda idi. Ha-
lifelik yi'lnz dinî otoriteye inhsar ediyor, devlet
idaresine, halifenin kararlarna, ve ölümünden sonra
halef tayinine bu sultan kumandanlar, ve emirler
karyordu. Böylece "Arablm kaybetmesi Abba-
sî saltanatnn farrk vasf oldu - Becker,,. "Askerî
kudret ve disiplinde olduu kadar, siyasî kavray
ve enerjide, ve kültür kabiliyetinde, daima tekrar
tekrar, Arablardan da iranllardan da üstün olduk-
— 5 —lann isbat eden Türkler - Shâder,, bu yeni islâm
devletinin yerine ge'çtiler. Askerî Türk liderlerin-
den Alpteki-n Efgan Gaznesinde yerleti, halefi Se-
büktekin Hindistana atlad ; bunun olu Gazneli
Mahmud Samanilerin yerine geçti, ve cihan tarihin-
de büyük baarsn yapt: slâml Hindistanda
yerletirdi, ilk islâm fatihi olarak, Ganj nehrini aj-
t, 1025 te Gucaict yarmadasn fethetti. Hâkimiye-
tini imale de götürerek, Harzemi igal etti. Hemende -ayni zamanda, I'ransoksaynada çkan bir Türk-
men kabilesi garba doru yaylarak, islâm topran-da ilk büyük Türk devletini kurar, bu devlet kabile
reisinin adna izafetle Selçuk adn alr. Oullar,1037 de, Hor.asanda yerleirler ve garba doru sald-
rrlar, on yl içinde Kafkas dalarnn cenubundan
Azerbaycana, ve Medyaya nüfuz ederler, ve Isfaha-
n kendilerine merkez yaparlar. Bunlardan biri. To-rul Bey, Badad halifesinin ricas üzerine, 1055 te,
halifeyi himaye etmei kabul eder. Ölümünden son-
ra, yeeni Alparslan, Selçuk devletini arkta geni-
letir, ve garbdc Bizans hududlanna dayar. Bundan
sonra, Bizansl iarla muharebe, Selçuklarda millî an*-
ane olur. 1071 de Melazgerdde muazzam Bizans or-
dusunu perian ederek Bizans Imparatorluunun
Küçükasya hâkimiyetine son verir, ve muhteem RumSelçuk mparatorluunu kuraraik, iznik ve Konyaya
dayanr; böylece Selçuk imparatorluu, 11 inci
asrdan 13 üncüye ksdar, halifenin ülkelerinden bü-
yük bir ksmnda saltanat sürer, islâml Anadolu
dalarna ilerletir, ve halefleri Osmanllara yol açar.
Bu Z'-manlardc. halifenin imparatorluu Türklerle
dolu ildi. Önce ücretli kt'a olarak, sonra askerî aris-
tokrat olarak, ve nihayet Selçuk sultanlar olarak.
— 6 —Türkler, her taraftan ilerledi, ve bir vakitler Arab-
lara ve iranllara aid olup da Oksus kylarndan M-sr kenarlarna, ve Bizaas îmjDaratorîuunun Asyahududiarna kadar uzayan kuvvetini ald ; rkdalarve meru varisleri Osmanl Türkleri de cihangir Os-
manl mparatorluunu kurdu.
Türk rknn nasibi Akdeniz kysmdaki memie-
ketierin sahibi, efendisi olmakt. Bu danizin bütün
ark ve cenub sshiUerini aldlar, ve Karadenizi bir
Türk denizine çevirdiler. Plulâgûnun merkezi Ba-dö'd, Selçuklarin ülkeleri, Salâhaddinin mparator-
luu, memlûklerin vadisi Nil hep Osmanl Türkleri-
nin eline geçti.
Ortaça boyunca, arktan, imalden, ve garbden
Bizansllarn üzerine saldran o zamann büyük dev-
letleri, hazan da müttefik ordular, srkî Roma - Bi-
zans imparatorluunu küçültmü, fakat büsbütün
imha edememitir.
Osmanl Türkleridir ki, bir vakitler Balkanlara,
Akdenize, Küçük ve Önasyaya kumanda etmi olan
Bizans mparatorluunu dünya haritasndan silerek,
ordularn, orta Tunaya, ve Viyana önlerine sürmü-tür.
îlkönoe Ört-sçain sonunda, 1453 te, ^rkî Ro-
ma - Bizans mparatorluunun baehri Kostanta-
niye, bu bin yllk kudret, hâkimiyet ve medeniyet
merkezi, Fatihin zorlu yumruile dütü.
îstanbulu, Koma mparatorlar ndan BüyükKanstantin Boaziçi kylarnda, eski Yunan ticaret
^hri Byzans'm bulunduu yerde, Romiâ mparator-
luunun sark yansna bs ehir olarak yeniden kur-
mu, ve merkezini, kendi adiyle, Kostantanij'e dedi-
i ehre nakletmiti (330). Kuruluu hristiyanh-
m Roma devlet dini yaplmasile ayni tarihe düer.
Bu sebeble ehir ilk kurulduu gündeTiberi hristi-
yan dininin abidelerile süslenmi, eski "putperest,,
lik mabedleri birer birer ortadan kaldrlmt. Yeni
ehir arkn bir Romas olacakt. "Yeni Roma", hâlâ
bugün, stanbul petriinin unvannda Kostantaniye
demektir.
stanbul, balangcnda, Romaya nispetle ikinci
derecede bir ehirdi. Fakat corafî durumunun müs-
tesna hususiyeti stanbula Romadan dahû' yüksek
bir kymet veriyordu. arkn, Boaziçi kylarndayükselen bu yeni Romasr, bir vakitler, ve daima, Bal-
kan 57iâ'rmadasna, Küçük Asyaya, ve burada birle-
en bir çok denizlere ve nehirlere kumanda eden tabiî
bir ehirdi.
Tabiatn bunca nimetlerile donanm böyle de-
ftirler hâkimi bir ehir baka nerede bulunurdu? S«-
lânikten, Draçtan garba, Edirneden, Filibeden, Mo-
rava vadisi boyunca, Avrupanm göbeine götüren
yol buradan geçiyordu; öbür yandan, Küçük Asya
yaylalarn aarak, o zam-ann büyük MetropoUanna,
Antakyaya, Babile ve daha ötelerde, doruca zengin
Hindin baharlarna, incilerine, ve kymetli talarna,
buradan gidilirdi ; deniz yolu Trabzona, Pontos k-ylarnn zengin zahire ovalarna, ve Kafkaslara
doru açkt ; daha ötelerde, öyni istikamette Hazer
denizilc Tiflis, ve merkezî Asya vard ; cenuba do-ru, Küçük Asyann bat kylarnda, mamur Grek
kolonilerine, ve Rodos geçilince, kymetli Msr di-
5narna ve gene cenuba doru, Ege denizinin adalar
âlemine, ve daha ötede bat Akdenize gidilirdi, is-
tanbul, evveldenberi, bilhassa muazzam bir deniz ti-
caretine elverili bir durumda idi. Karaya doru
_ 8 —derin bir girisnti tekil eden Haliç, yeryüzünde eçi
bulunmyan en güzel ve en mahfuz limanlara malikti.
istanbul az zamanda o kadioT çekici bir öhret
ald ki, yüz yl içinde, ark âleminin her tarafndan,
imparator saraynn parlakhma, ve ehrin on yl-
dan on yla artan ehemmiyet ve tesirine kaplan inr
sanalr buraya üütüler. Eski Roma împa<ratorluu-
nun bu §«ark yars, -Yunan milletile ve hristiyan di-
niyle gene vahdetli bir Roma mparatorluu tekil
ediyordu. Buna, doru olarak, Byzfâ'ns imparatorlu-
u adn da verdiler; çünkü arkî Roma imparator-
luunun tarihi boyunca, ba ehir Byzans, siyasî, fik-
rî, ve iktisadî bakmdan, daima, devletin banda hâ-
kim bir mevki tuttu, ve bunun mukadderatn ve ka-
rakterini tayin etti.
îstanbulun ehemmiyeti, 4 üncü asrda, arknbüyük kültür merkezlerini, Iskenderiyeyi, Antakya»-
yi, Atinay, ve hatta, hepsinden evvel, eski Romaygeçiyordu. 7 nci asrda, bunlardan, büyük bir ismin
eski parltsndan baka bir ey kalmam ve o tarih-
ten sonra, istanbul, hristiy<on âleminin birinci ehri
olmutu.
Büyük Konstantin'in halefleri Istanbulda salta-
nat sürdüler, bununla beraber, Roma imparatorluu-
nun arkta ve garbda birlii fikri önce mahfuz kald.
4 üncü asrda devlet idaresi ayrld ve Arkadios ar-
kî Romann ilk Kayseri oldu. Bu ülke Makedonya»
Dakya, Trakya, Pontos, Küçük Asya, Suriye ve M-sr kapli57ordu, ite istanbul, bütün Ortaça boyun-
ca, bu büyük imparatorluun m'erkezi, mihrak, ve
can damar oldu. Bir asr içinde o kadar geniledi ki
eski duvarlarnn içine smyordu. împaraior ikin-
ci Theodosios yeni bir duvar yaptrd. Yüzlerce ku-
_ 9 —le iie kuvvetlendirilen bu duvar çember, ehri, Halic
ve Marmara cihetinden bir hatla, kara cihetinden de,
üç katla kuatyordu. Bu zorlu duvarlarla istanbul,
mparatorluua en kuvvetli kallei olmutu. Sonra-
ki asrlarda, muhasara ordularnm hücumu bunlarn
önünde akamete uram, fakat Osmanl Türkleri
bunl«.-r takmtr. Muazzam harabeleri hâlâ bugünehri sarmakta ve geçmiin büyüklüünün hatras-
n tamaktadr.Dügrnitn istilâsn daha ilerilerde durdurmak
için, ayrca, smr balannda ve içerlerde, Avrupa,
Asya, ve Arika sahalarnda, saysz kaleler, kuleler,
duvarkr ve henedklerle daimî korunma kuaklar ku-
rulmu Ve bu tahkimat zamanla çoaltlmt. Av-
rupanm ceuubark ucunda bir dil gibi denize uzayan,
ve karismd'a'ki Anadolu kylarile Boaz caddesini
tekü eden Trakya yarmadasnda, ve Istsnbulun
yalnz krk mil uzanda, Marmaradan Karadenize
kffisr, altm mü uzunluunda, kalelerle kuvvetlen-
dirilmi bir duvar son snr tekil ediyordu. Böyle-
ce, bütün Byzans ülkelerinin ve payitahtn geni
ve sk bir tshkimst sistemi! e örtülmü olduu görü-
lür. Bunlarn büyük harabeleri hâlâ bugün Afrika-
'da, Suriyede ve Küçük Asyada durmaktadr, impa-
ratorluun korunmasn, en bata, kuvvetli ve azimli
hareket ordularnm kahramanlndan ziyade, ta
veya tula ynlarnn dayanmasnd0n bekliyen bu
pasif harb prensibi kuvvetten ziyade zâf ve güven-
sizlik ;2âmetidir. Nitekim bu tedafüi tahkimat siste-
mi, umulan tesiri göstermedii için, 626 dan 1422 ye
'kadar, sekiz asr boyu-nca, dalga dalga, doudan ve
cenubdan taan ran, slâm, Selçuk ve Osmanl or-
dul-arile, imalden Tunay ve Balkanlar aan Attila'-
— 10 —nn, Türk HunlariiH, Türk Averlarn, Peçeneklerin,
Türk Bulgarlarn, slavlarn, Ruslarn ve Haçllarnistilâ v€ taarruz kuvvetleri, istanbul kaplarna ka-
dar d^yanmaa, hatta, ba ehri muhasara alt-na al-
maa muvaffak olmutur.
arkî Roma - Byzans mparatorluunun, istan-
bul mihrak olmak üzere, Akdeniz etrafndaki üç kt'-
ad'H', Avru23a, Küçük Asya ve Afrikada, devir devir
taan, yahud o zamsnn büyük dünya devletlerinin
istilâ ve fetih selleri önünde krlan on bir asrlkuzun dalgal hayat tarihî bir med ve cezir manzarasgösterir. Bu en bir asr içinde, imparatorluun kud-
ret veya zâf devirlerinde, hududlar lâstik kuak gibi
genilemi, yahud büzülmü, ülkeler kazanlm, ül-
Iceîer kaybedilmi, yükselme ve kuvvetlenme devir-
lerinde, Avrupada, Adriyatikten italya ve ispanya-
ya, Küçük Asyada. Msr ve Libyaya kadar büyüyenimparatorluk, elçalma ve tereddi devirlerinde, küçüle
küçüle istanbul duvarlarna kadar daralm, nöBet
nöbet, ranllardan geri alnan memleketler, Arablan
ra, ve bunlardan geri alnanlar, Selçuklara ve Os-
manllarta' verilmi, imparatorlar, zaman zaman, bir
taraftan, Attilâ'nn önümde diz çökerek, zorlu Haka-
nn emrettii sulh artlarm zilletle kabul eder, By-
zans elçileri, Avarlann büyük Hakan Bayan'm ça-
dr önünde kasden on iki gün bekletildikten scnra
içeri alnarak, yüksek huzurda ar muamele görür-
ken, öbür taraftcn. Iran ehinah Hüsrev'in büyük
Sâsâni'ler devleti, Arab halifeliinin geni Abbasi-
ler saltanat, arlman'n kudretli Avrupa devleti ve
1071 de, îvIal^.Tgerd'de, muazzam Byzans ordusunu
bir imha muhîTebesile yok ederek, Byzansllann kü-
çük Asya h?kimiyetine son veren ve onun yerine
— 11 —kendisi ju kt'ada yerleerek, bütün Anadolu yar-
madasm hakimiyeti altna alan muhteem Selçuk
mparatorluu, birbiri a<rkasnda.n batmlar, fakat
arkî Roma - Byzans imparatorluu, insanlk tari-
hinde ei olmyan aralksz bir istiklâl ve hakimiyet
ürekliliile, daimi ayakta kalm, ve ba ehri is-
tanbul, bazlar ayni zamanda karadan ve denizden
yaplan v« yllarca süren (1), birçok muhasarayakar dayanmtr (2).
Hiç sönmiyecek bir hayatiyet kudreti gösteren
arkî Roma ' Byzans imparatorluu, mahvolmakiçin, ve hiç yklmyacak bir dayanma kuvveti gös-
t€ren ba ehir Kostantaniye, daimî olarak sahibini
d«itirmek için, 1150 yl kahramann bekledi.
Fatihten evvel onun salam temeller üzerine
kudretli bir devlet kurmasn, bunun büyük siyasî
maksadlarn, uzaa v^Tan hedeflerini vuzuh ve ce-
»aretk, ve ileriye doru uurlu bir çabalayla, tayin
etmesini ve bu yüksek gayelerin gerçeklemesi için,
(i) Arablar Konstantaniyeyi yedi kere muhasara
etmilerdir; bir keresinde muhasara yedi yl sürmü-
tür. -
(2) Yslnz bir kere, 1204 te, Latinler diye anlan
Avrupal bir Haçllar grupu istanbul duvarlarn
aarak, ehri yama etmiler, ykmlar ve Byzans
Im.pûiratorluunu muvakkaten datmlarsa da, büs-
bütün mahvedememiler, bilâkis, Anadoluda znik
imparatorluunu kuran ve az zamanda kuvvetlenip
kalkman Byzanslkr, 1261 de, Istanbulu Lâtinler-
den tekrar geri z^ptederek, imparatorluu eski pa-
yitahta götürmüler, ve Lâtinlerin istanbul hakimi-
yeti, ancak 57 yl kadar süren geçici bir safha olmu-
tur.
— 12 —her türlü vastalar, yollar ve imkânlar, esasl vsistemli bir surette düünmesini ve hazrlamasn bi-
len büyük Osmanl oedieri de, Bizansm yklmasna,ve stanbulun fethine teebbüs etmilerdi.(*)
Osmanl devletinin ilk kurucusu olmasa bile, ilk
sistemletiricisi saylan Orhan Beyin kardei Alâed-
din, tarihte ilk defa olarek, daimî bir ordu kurup,
Osmanllar için, zaferi tekilâtlandrm, ve bunu o,
umumiyetle modern tarihte, haksz olarak, ilk dai-
mî ordu saykn on be silâhl bölüü tekil eden
Fransal Yedinci Chûrles'dan tam bir asr önce yap-
mt. Gene Orhan Beyin olu Süleyman, Avrupa
ktasnda saalm bir basamak kazanmak fikrini bes-
liyen ilk ehzade olmu, ve Türkler bu yekada, en
mühimmi Çanakkalenin anahtar, Bizansllarn ve
ark ticaretinin pazar ve deniz üssü Gelibolu olmak
üzere, bir çok ehirleri ele geçirmiler ve tahkim et-
milerdi.
Birinci Miurad Çanakkaleden Balkanlara kadar
uzyan memleketleri fethetmi ve Edirneyi kendine
devlet merkezi yapmt. imdi Bizansllar, bütün
tarihleri boyunca, ilk defa olarak, payitahtlatnda^
cyni düman tarafndan, hem Avrupa, hem de Asya
cihetinden çevrilmi bulunuyordu. Fakat tehdid edi-
len yalnz Bizans imparatoru deildi, islâmln ilk
(*) "Sultan Murad Hazretleri vasiyetname yaz-
drp umuru mülkiyeden baz mühimmat dahi ol mektubda dere buyurulmutu. istanbul fethi ol vesaya-
dan idüi menkuldür. Ecdad Cennet mucdlarnmdahi fethi mezbur gayet muradlar olup hattâ Yl-
drm Beyazd Han iki kere muhasara idüp..,,
Hoca Sadeddin - Tacütt«varih
— 13 —cokun devirlerinde hattâ Arablarm bik giremedik-
leri bu ülkelerde Türklerin görünmesi, bütün Av-rupaya deilse bile, komu memleketlere öyle bir
korku salmt ki, bundan müteessir olan Papa Be-
§inci Urbanin Türkler aleyhine bir Haçllar ittifak
tahrik etmi, fakat bu teebbüs malûbiyetle, ve Tu-
na ile Adriyatik arasndaki Sloven kavimlerinin
Türk tebaalna geçmesile neticelenmiti. Srbhla-
rn Bosnallar ve Amavudlarla birlikte yaptklar is-
yan hareketi d€, Kosova Meydan Muharebesinde
müttefiklerin katî hezimetlerile sönerek, Balkanla-
rn akbeti taayyün etti, ve Türk hâkimiyeti bu kt'-
ada yerleti. Sultan Mursd daha 1381 de, Bizans im-
paratorunu haraç ve asker vermek, ve oullarndan
birini Osmanllara rehine göndermek zorunda brak-
t. Ve stanbulu yeni mparatorlua payitaht yapmak
istedii için, Altnordu Hakannn Moskova prens-
lerine yapt gibi. o da, imparator Beinci Joan-
ntes'i sk bir iddet ve sert bir tazyik altna ald. Bi-
zans ancak amansz zilletlere boyun eerek varlnkoruyabiliyordu.
Birinci Beyazd, Binzans tahtna, kendinden
müsaadesiz ve habersiz çkt için, mparator Bein-
ci Manuel'e kzm ve âsi bir prens muamelesi yap-
mt, îstsnbula ordu gönderecekti, fakat baka iler
mâni oldu, ve Manueli bir vasal olarak kabul etti.
Harb s«vgisi, kendi askerî istidadna ve Osmanl or-
dusunun kuvvetine ar derecedeki güvenile tutuan
Beyazd, Bizansllar, esir deilse bile, tebaa dere-
kesine indirmeyi kendine bir vazife bildii için, Ma-
nuel'in vaziyeti haysiyetsiz ve zelil olduu kadar
tehlikeliydi de. Gerçi kendi taht önünde yalvarc
durumunu ala; bir Roma Imparetorunun manzaras
— 14 •—
Beyazdn gururunu okuyordu, fakat îstanbulu kfl*
zanmak emeli gururundan daha kuvvetliydi, ve fr-
sat çknca gururunu fed'i edecekti. Hzl hareketler
v€ marevralarla, orduyu, rüzgâr gibi, bir muharebemeydanndan öbürün«, bir kt'adan ötekine yürüte-
rek, tarihte ilk yldrm harbini tatbik eden, ve buistihkakmdan doky "Yldrm,, lâkabn alaa Bi-
rinci Bayczid, Tunay geçti, Trakya, Makedonya v«
Tesalyada, Bizansllara aid bütün ehirleri ele ge-
çirdi, Yunanisten kaplad, ve Anadolunun büyük bir
ksmr^ hükmü altna ald. Ayni zamanda bir Türkordusu Eflâki fctetmis, harbi Bosna ve Macaristan*
götürmütü. Bayezid Niboluda Avrupa Haçl ordu-
larnn tepesine yldrm gibi indi. Bu öyle bir za-
fer oldu ki, yirminci asr airi Yshya Kemal, aradan
dört yüz yl geçtii halde bile, bu hiç sönmiyen can-
l tarih hetras önünde, asl heyecannn alevini
bastramamtr
:
«Canavarlar fcaçyormu gibi gür bir doludan»,
«Bir Saîib ordusu dönmü gidiyor Niboludan.»
Beyazd, bundan sonra, Istanbuk taarruz hazr-
lklarna bakd. ehri ablukaya teebbüs için yeter
derecede kuvveti olmad halde, belki gene muvaf-
fak olaosikti. Fakat Trabzon Grek mparatorunun
yardms. çcrmas üzerine, Ankara önlerine kadar
gelen büyük Türk Fatihi Timuru önLemek zorile,
muhasaray terkederek, Anadoluya kotu ve Ankara
Meydan Muharebesini, büyük bir ordu ksmnm kar-
taraftaki rkd^lara iltihak etmesi üzerine, kay-
betti.
Ösmenl ordusunun Ankarada urad hezimet-
ten daha kafisini dünya nadiren görmü, fakat na-
diren bu kadar büyük bir zafer malûbun mukadde-
— 15 —rat üzerinde bu kadar az tesir göstermitir. Gerçek,
bix Gin için, Ösmanh kuvveti yere serilmi, ve Bizans
mparatoriuunu'n yeniden /dirilmesine frsat ver-
miti. Fakat Bizansllarn siyasî tekilâtnda, mahal-
lî ve aiTiS menfaatlerin dar çerçevesi dmda, hiç
bir enerji balmamt. Sultan Orhann kurmu oldu-
u, devlet müesseseleri, Osmanllarn bozgunluuna!
ve iç savalara ramen de, hayatiyetlerini muhafazaederek, devlete ve merkez hükümetine yeniden kuv-
vet verdi, ve Osmanl Padiahn, yeniden, Bizansl-
krn mukadderatna hakem yapt.
Beyazdn oullarnn taht kavgalar Bizans îm-
pcratorluunun varln uzatmakta az tesir göster-
memitir. Gerçi Manuel bu zaman slahat yapmaahasretti. Fakat "Bu slahat Orhann kanunlarile
mukayese ©dersek, Osmanllarn bu devirde göster-
dikleri büyük entellektüel üstünlüe haynan olmak-
tan kendimizi alamayz -The Historians History-".
Bizans imparatoru hastalkl bir cemiyetin içtimaî
çürüyüünün ilerlemesini durdurmak için, yalnz
bir keç muvakkat tedbir almt. mparatorun kendi
istidadlar ve .ahalisinin enerjisi fenaln kaynak-
larm kurutmak için, cür'etli gayretler göstermek-
ten, ve Bizans cemiyetine namus ve vatanseverlik ru-
hunu' alamektan âcizdi. Bizans cemiyetinin ve im-
parator hükümetinin hzla- dümekte olduu umumi-
yetle tannmt. Suiistimal o dereceyi bulmutu ki
yalnz imparatorun fermanlar deil, eyaletler bile
satlyordu. Yerli Bizansllarn k'îrakteri ayni dere-
cede fena idi. Bu karakter öyle tarif edilmitirr
"Bizansllar üç parçadr: Dilleri bir ey söyler, zi-
hinleri baka c)^ düünür, hareketleri ise bunlardan
hiç birine uyrrj2.z„. Son derecede ahlâk bozulmu bir
— 16 —h-alk arasKida iyi bir idare nasl yerleirdi?.
Yldrmdan sonra gelen, ve Avrupal müttefik-
lere kar Varna zaferini kazanan kinci Mursd, Ko-
rert ve P'.'.tras' alarak Moray da istilâ ettikten soa-
ra, îstanbulu muh'ssara etti, ve karargâhn Founta-
ine (^Balkl) kilisesinde kurdu. 1422 de ina ettirme-
e balad muhasara hatlar Yedikuleden Haliç Ay-
vansaray yanmdaki Odunkapsaa kadar uzuyordu.
stanbul duvarlarnn hücumla almasna yardmiçin, hareket edici iki kule ina edildi', ve Osmanl-
lar bunada ilk topu kullandlar; fakat bu top, daha
ilk icad ve tecrübe olduu için, o kadar f«na yapld,
ve fena kullanld ki tesiri az oLdu.
Sultan IMurad Istanbula yapt hücumu tek-
rarlanuad. Fakat hedef ertk yakma gelmi bulunu-
yordu. Bunun ilk rüyasn Osman Bey görmü, ve
onun kudretli halefleri, hep ayni hedef etrafnda bü-
yük eserlerini dokumulard. Tarihinin ve zekâsnn
verdii istihktakla yaamaa ve ilerlemee azmetmi
gene, kuvvetli, dinamik rkn, padiahtan p<2diaha
ve nesilden nesle millî bir vasiyetname gibi, hiç de-
imiyen programla, ve sistemli ve birbirini destek-
leyici zaferler ve fetihlerle, Bizans mparatorluu-
nun etrafne gerdii çember, arktan ve gaxbdan
kapanm, siyasî ve askerî büyük kuatma her taraf-
tan tamamlanmt.imdi Fatih babasnn ve dedelerinin giritii
büyük ve cüretli teebbüsü gerçekletirecekti. O bu
iin tam adam, hakikî kahramanlyd. "Istnnbulun
fethi gibi, pcrlak ve bir dev kudreti istiyen yeni eser,
yalnz onun nâdir vasflarndan doabilirdi ve im-
paratorluun ezici kuvvetlerini yüksek siyasî mPk-
6«dlar için kullanmak istidad oms aiddir. Yorga..,
— 17 —Babas öldüü zaman, henüz yirmi iki yanda
ve Mani&ada menfasndja bulunan Çelebi, Sadrazam
Halil Paann Edimeden gönderdii haberi üç gün
sora alr almaz, Arab atna atfed, **Beni seven aj-
kamdan gelsin,, diye seslenerek arkasnda peykler
ve baltaclarla, Çanakkale kylarna doru dört na-
la kalkt, ve bir kaç gün içinde debdebeyle tahta çk-
tu O 25anan ark lâtinleri, yeni Türk padiahnntab'ndaki itidalden bahsettiler. Ve gerçek, onun bü-
tün yaaynda, yemesinde, içmesinde, uyumasmdaifrattan ziyade, ölçülü bir itidal göze çarpyor, ve
seleflerinin itiyadlarndan laykr olarak, o, ne saray
elencelerinden, tfl akalarndan, karagöz oyunla-
rndan holanyor, ne de, doan veya baka hayvan
avlarna heves gösteriyordu. "Hafif mukavves bal,
büyük kartal burunlu, kuvvetli ileri çkk çeneli a-
zimli çehresinde, dald derin düüncelerin ifadesi
gibi, bir çift hüzünlü göz parlyordu. Bununla bera-
ber, o hiç de, Onikinci Charles çapnda, yahud bir
Napoleon'un insan üstü büyüklüünde bir hülya ve
fantaziye dükün deildi. Vaka Türk rknn bu ta-
ze fid'an da; gösünde ihtirasl bir ruh tayor, ve
bunu Büyük Iskenderin, ve Jules tCesar'n arabcaya
tercüme edilmi kitablarn okuyarak besliyor ve ka-
nadlandryordu. Fakat akl d-aima keskin ve sakin
kalyordu.
O, her eyi yakp ykan, ve arkasnda bir demo-
nun izleri gibi, büyük harabeler brakan bir an ar-
kasnda komuyor, belki sistemli bir tarzda kurmak,
itnar etmek, ve bütün zamanlar için yaratmak isti-
yordu, înce end'sml, fakat dayankl demir bir vü-
cu<i. ona, cenubun güneten yanan vadilerinde, ve
imaî dalcTinn içlerine girilemiyen ormanlarnda,
F: 2
— 18 —her türlü tehlike v€ yorgunluu ve iklim »ertliili
yenmee yardm ediyordu. Büyük bir plân, her gündurrrjadan iliyen bir faaliyet, kafî anlarda emniyet-
li bir sükûn, insan kuvvetini idareli kullanma, insan
kann koruma, v€ yeni ekillerde ahenkli bir devlet
tekili cehdini istiyen gerçekten ahane bir eser çin,
tabiat onu, özenerek y'Sratmt,,.
Yorga.,,
Daha iik günlerinde, kudretinin uurunu tayanve istediini bilen hakikî bir devlet reisi olarak orta-
ya çlct, ve ilkönce, kendi muhitine, kendi idealince
nizam verdi. Parlak saray heyatna bedel, herkesten
kymet istiyor, gözdelere tahammül etmiyordu. Gerçi
devletin talihi ve büyüklüü için yararlklar göster-
mi cmeklileri eski rütbe ve makamlarnda brakt,
ve Sadrazamlkta alkoyduu Halil Paaya "Lala",
"Baba" diye sayg ile hitab etmekte devam etti. Fa-
kat zihninde, bu ihtiyarlar, siyasî müzakerelerle bo-
una vakit geçiren ihtiyatl ve modas geçmi köhne
bir politikann mümessilleri olo'rak, uzaklatrmak,
ve tam kendi çapnda adamlarla, cüretli ve azimli
yeni bir çr açmak plânn tayordu.
Saltanat eline alr »almaz. Yldrm Bayezid'in
ölümünden sonra olduu gibi, taht kavgalarna, ve
bu yüzden devletin dalmasna imkân brakmamak
fcasdile, vaka henüz memedeki küçük k-ardeini öl-
dürttü, ve bu sert ve merhametsiz hareketile, Osmanldevletini, yumuak yürekli babasndan büsbütün
baka ve sert bir kudret ve hakimiyet ruhu ile idare
edeceini göstedi. Babas onu, alt yl evvel, iki ke-
re bu tahta oturttuu zamanki çocukluunun fikir
zâfn imdi o ne kadar geçmi, ve üstünden atmt.Yüksek mevkiinde nadir raslaruan, ve genç yan»
— 19 —göre, daha nadir görülen bir uza görü ve hükümveri kabiliyetile, devleti kenunlatran fikir kudr^tile, ve askerî dehasile. o, Osnvanl Padiahlarnnen yükseklerinin mertebesine çkm, hatta YavuaSultan Selim'in, ve Kanuni Süleymamn parlaklklar
onun ann gölgede brakmamtr.ikinci Mehmed, dedesi Osmann klcm kuaru
mazdan üç yl imce, Onbirinci Konstantin Bizans
imparatorluunun tacn giymiti. Bir prens ki, kah-
ram<anl, uzun bulutlarla kar£rm Bizans tarihinin
soj yapranda', batan bir hâle çizmitir. arkî Romaimparatorluu, imdi artk, baf ehrin dnda biü
kaç ehirle pek az bölgeye inhisar etmiti; fakat ta-
biat ve hayat airi Nedim'e
:
"Bu ehri Stanbûl iki bi mislü bahâdr.
"Bir sengine yekpare Acem mülkü fedadr
"Bir gevheri yekpare iki bahr arasnda
"Huridi cihantâp ile tartlsa sezadr.,.
Dedirten, bu ehir, o zaman da, z'enginlii ile,
kudretile, ve Marmaradan Karadenize kadar, kyla-lan, yfamaçlar, tepeleri, bahçeleri, korular, yallar,
kökler, köyler, ve antikiteden kalma, tarih ve hat-
ra dolu mihrab ve mâbed harabelerile, daima esLBoaziçisile, kendi bana, bir cazibe kayma idi.
kinci Mehmedin idealinin ilk hedefi ite bu eh-
rin fethi idi. O hissediyordu ki istanbul kendi in**
paratorluunun hakikî payitaht idi, tabiat ve co-rafya bu. ehri onun ülkelerine merkez y«apmt. Buehir bakalarnn elinde bulundukça, Osmanl im-
paratorluu, hristiyan âleminin istilâsna açk kalr,
Avrupa ve Asya vilâyetleri aresmdaki tat ve bahiç bir zaman emin olamaz, devlet tabiî tam bir uz-
viyet olacak yerde, gövdesi ortasndan ikijTie bölün-
— 20 —«lü z&yi ve daima parçalanmaa elverili bir varlk
olurdu. Anadoiuyu ve Rumeliyi, ark ve garb hinter-
landlarm kaybederek, müstahkem ehir duvarlar
içine kapanm bir Bizans imparatorluu, nasl be-
ka bulmazsa, îstsnbula ve Boazlara sahib olmyanbir Avrupa _ .^sya Osmsanl mparatorluunun istik-
bali de emin olamazd. Istanbulun zapt imparator-
luu ebediletirea bir temel olur ve Türkleri, on bir
. asrdanberi Roma mparatorluunun bu seçkin mer-
kezini çevreliyen müstahkem duvarlarn etrafnda
vadesi uzayan tarihî hametle donatrd.
ikinci Mehmedin karakterini, henüz on dördünü
dolduran köprü çann toyluuna, o zaman devlet
idaresinde gösterdii ilk tecrübesizlie bakarak tar-
t<8in Konstantin'i ihtiyatszl, gene padiahn dü-manln hzlandrd. Kostantin Bizansllarn elin-
de bulunan ehzade Orhann muhafaz^as karlolarak Osmanllarn Biz-ans sarayna ödedikleri tah-
sisatn arttrlnuas istei ile padiaha bir sefaret he-
yeti gönderdi. ehzade Orhan uzun zamandanberi,
Istanbulda, görünüte inziva halinde, fakat hakikat-
te mevkuf bulunuyordu. Elçiler, eer istekleri red-
dedilirse, Bizans mparatorunun, ehzadeyi, saltanat
iddiasna kalkmak üzere, serbest brakacana ia-
ret ettiler. Bu srada, Anadoluda baz karklklaryattrmakla oyalanan kinci Mehmed avutucu bir
nezaketle cevab verdi; fakat Bizansllara meyli söy-
lenen ihtiyar Sadrazam Halil Paa, dargn bir öfke
ile, elçilere, hareketlerindeki çlgnl anlatt, ve
genç padiahn gazts^bndaki iddetle, selefinin sabir
ve tahammülü arasndaki fark tecrübede gecikmiye-
ceklerini kendilerine ihtar etti.
Ve gerçek, kinci Mehmed, bütün enerjisini, bun
— 21 —dan sonra, plânl ve sistemli bir ekilde, Bizans ba-ehrinin iethine tevcih etti, ve bu büyük teebbüse
giritii srada, kuvvetlerinin herhangi bir suretle
kesilm€si y-ahud bölünmesi ihtimaline kar kendini
emniyet -aitma almaa karar verdi; Küçük Asyadaki
memleketlerinin temini iini tamamlad, Avrupannimalinden her türlü taarruza engel olacak Macar
Voyvodas Hunyadi ile üç yllk bir mütareke yap-
t. Sonr^a, ehzade Orhanm tahsisat karl olarak
gösterilen yerkrin gelirini topiyan Bziens ajanla-
rn hakaretle kovdu, ve Boaziçinin Avrupa kysn-da, Istanbulun be mil kadar yukarsnda, ve dedesi
Yldrm Bayezidin Anadolu yakasnda yükseltmi
olduu Güzelce Hisfarn "Anadoluhisar,, tam kar-snda, 300 gemilik bir filonun himayesi altnda, bir
kale inasna balad. Buras Boazn en dar yeri idi.
Vaktile, Darann ordusu, harbi skityaya götürmek
için, buradaki mehur köprüden geçmiti. Sultan
Mehmed, bu kale ile, Avrupa yabasnda müstahkem
bir köprü ba, kuvvetli bir deniz üssü elde etmek, ve
ayni zamanda, Cinden ve Hindden, Asyann büyük
kervan caddelcrile, ve Karadeniz yolu ile gelen, ve Is-
tanbuldan eski Romaya' ve Avrupacm öbür ehirlerL
ne datlan kymetli emtia yüklü ticaret gemilerinin
geçidi boazlarn gümrük gelirini ele geçirmeTî:, ve
böylece, Bizans imparatorunun balca hayat kayna-n tkamak, ve kendi hazineisne aktmak istiyordu.
Tu-na azndsn Bizans payitahtnn duvarlarna
kadar bütün Karadeniz kylarnn sahibi ve efendisi
sf'^tile, o, kendinde buna hak görüyordu. Kalenin
ina edilecei arjzl, paras verilerek alnd. Kalenin
müstahkem duvarlarndan ve burçlarndan baka, bit
pazer yeri de olacakt. Konstantin kendi ehrini ab-
— 22 —lukfâ etmei hedef tutan bu açk hazrlklara karfi
bouma protesto etti, heyecana düen ehrinin kap-larn kapatt, ve paditiha elçiler göndererek, bu te-
ebbüsün iki devlet arasndaki muahedeyi bozduu-nu, bundan vazgeçmesini, ve bir haraç kabul etmesi-
ni teklif €tti. Padiahn elçilere cevab u oldu : "Ben
»izin ehriniz «uleyhine bir teebbüste bulunmuyorum.
Ülkelerimin emniyetini salamak, muahedeyi çine-
mek deildir, imparatorunuzun Macarlarla birlee-
rek, babamn Avrupa kt'asna geçmesine eogel oldu-
unu muttunuz mu? Kadrgfalannz, o zaman Os-
manl ordusuna boaz geçidini tkad, ve Sultan
kinci Murad Cenevizlilerden yardm istemee mec-
bur kald. Ben o vakit Edirnede, fakat henüz genç-
tim. 'Müslümanlar titreiyordu, siz de onlara, bu dar
EMnatnlarnde, haikaret ediyordunuz. Babam Varnada
iken, Rumeli kysnda bir kale yGpmaa yemio etti.
Ben bu yemini yerine getiriyorum. Ben kendi toj)-
raklarnuAa keyfimi-n istediini yaparm. Sizin buna
karmaa hakknz var m, hem gücünüz yeter mi?
iki yaka da benimdir : Amsdolu yakas benimdir, çün-
kü orada Osm.anlar vardr, Rumeli yakas benimdir,
çünkü siz onu müdafaa etmesini bilmiyorsunuz. Gi-
din efendinize diyin ki imdi s'-ltanat süren padiah
seleflerine hiç banzemez, ve diyin ki onlarn istek-
leri bugün benim kudretimin ulat yere kadar uza^
mazd. Hammer,, Bu bir imparatorun kendine tâbi
vasal bir prense verdii kat'î emirdi.
"Kareman seferinden muavedetleri eyyamnda
mahrusai Bursada bir kaç gün celsei istirahat buyur-
duktan sonra tehiyyei esbab fethi melhuz için Edir-,
ne canibine azimet buyurduklarnda kâfir gemileri
Gelibolu bo^zn seddettii maruz olcak Kocaelin-
— ^6 —den istanbul maberi semtine teveccüh buyurup Gü-
zelcehisardaiii geçip mukabelesinde nüzul buyurdu-
lar ve ol mahalde bir Hisar üstüvar binasn kat'î
tariki imdad küffar için mümasib görüp Halil Pa.
saya buyurdular ki bu sahilde bir Hisar yaplmakgerektir ta hengâm uburda .kâfir ketilerine ihtiyaç
münkati ola, ve rehgüzeri süfünü küff'ar insidat bu-
la. Savabedidi veziri mezbur ile Tekura adam salp
hüsnü tedbir ve mülâyemeti takrir ile ol mahalde
bir kale binas için istizan ve ol binadan murad mah-
2\ teshili uburu askeri mansur üzre maksur idüin
izan ettiler. Tekur dahi mümanaata ikdam etmeyip
böyle cevab verdi ki ol irade bu5mrduklar mahal Ga-
lata tevabiindendir. Galata hod frenk tasarrufunda-
dr. Bizim ol mahalle hükmümüz cari deildir. Olsa
dahi bu canibden izhar rza anlar ile husumet iktize
eder. Evlâ oldur ki bu daiyeden feragat buyuralar.
Cevab Tekur huzuru hüdavendigârda mezkûr ohcak
Tekur canibinden isali peygam için gelenlere buyur-
dular ki bizim maksudumuz Tekurdan istirza idi.
Çünkü ol mahal frenk elinde imi, riayeti hatr frenk
için temiyeti mühimde dreng etmek olmaz. Kasda-
n Tekuru bu veçhüzre defedip hemandem ol hasn
hasîn tesisine üru buyurdular.,.
Kaleyi bir lan evvel bitirmek için bütün hazrlk-
lar yapidi. Büyük bir malzeme yn topland. Ve
•kalenin plân çizilir çizilmez, her taraftan üütürü-
len binlerce duvarc ve içinin .geceli gündüzlü, hummal çalmasi'le ie giriildi. Padiah bütün yapyahsan kendisi idare ediyordu, deniz kysndaki baburcun yapsna Sadrazam Hslil Paa, öbür iki bur-
ca da vezirlerden Saruca ve Saganos Paalar bakyor,
bir çok yüksek rütbeli ahsl-ar, ellerile ta, tula, ki-
— 24 —rec tayordu.
Rumvîii Hisar, imparator Konstantinin âciz ve
umudsuz gözleri önünde, yirmi be kadem kalnlm-daki, üstü kurun örtülü burclarile, üç aydan daha
âz bir zam'imda, «siz bir irade ve kudretin ebedî bir
âbidesi gibi, Güzelce Hisarn karsnda, ve eski
i'M^ercure mabedinin yannda, boaz kesen korkunç
heybetii= yükseldi. Bundan dolay ona "Boazkesen,,
adm da verdiler. Rivayet ederler ki, Hisairn plânn-
da, kuleler ve aradaki perde duvarlar, eski yaz ile,
"Mehmed,, kelimesi'nin harflerini temsil ediyor.
Imparr^tor bu tebdid altnda telâ ve heyecana
düen ehrinin kaplarn kapatt, ve padiaha yal-
varmak için yeniden elçiler gönderdi. O buna hGTb
ilânile csvab verdi. Bizans imparatorluunun ölüm
kavgasnn yaklat meydande idi.
Her iki taraf 1452 ylnn soabaht£ir ve k ayla-
rn öies3i'e bir harbin ciddî hazrlklarile geçirdi.
Istanbulun muha-sras gelecek yln e-n büyük hâdi-
semi olacakt.
Sultan Mehmed, imparatorun Morad&ki karde-
inin stanbula imdad göndermesine meydan brak-
mamsk için, Tesalyadan, Rumeli Beylerbeyi Turhan
Paay yarmadann istilâsna mcmur etti. Kendisi
harb levazmn ve muhasara topçusunu toplamak
üzere, Edirneyi kendine merkez yapt.
Konstantin ds, iddetli bir müdafa'S temini için,
elinden gelen her hazrl yapt. Büyük yiyecek am-
bcTar tekil etti, askerî malzeme toplad, ve Istan-
bulun yerli ahalisi arasndan toplyabildii askeri si-
lâh altma ald. Fak«t bu ehirde oturanlar ya hârba
yarar eyler deildi, yahud nüfuslar nispetinde as-
ker vermek istemiyorlard. Vatanlar urunda do-
— 25 —vümeyi arzu edenler o kadar azd ki, bütün muha-sara esnasnda silâh altnda görünen Biz-ans kt'ala-
rnn mevcudu alt bini geçmiyordu. Ordunun adedce'
zâf stanbul gibi büyük bir ehrin müdafaasndanonu âciz brakyordu. Bu sebeble imparator italyan
cumhuriyetlerinin harbc halkndan yardm istemeyi
düündü. Orada iyi subaylar ve tecrübeli kt'alar
çoktu. Ücretli asker tutacak kadar paras olmadiçin, â'ncak Papann nüfuzundan istifade edebilirdi.
Pepa Beinci Nicolas'a bir murahhas göndererek, ça-
buk yardm istedi, ve Papann emredecei tarzda ka-
tolik ve Ortodoks kiliseleri arasnda tam birlik yap-
maa raz. olduunu anlatt. Istcjnbulu ancak ecnebi
yandm kurtarabilirdi, Biztsnsllar için, ya Roma ki-
lisesi ie birlemek, yahut Osmanl devletine tâbi ol-
maktan bîka çare yoktu. Acaba Grek imparatorlu-
unun ve millî Grek istiklâlinin korunmas, kilise-
den ve akideden fedakârlklar yapmaa deer miy-
di? Geçirdikleri buhran, Grekleri, bu karan vermeeçaryordu.
imparator Konstantin 5 Aralk 14.52 de,
Ayc'sofya kilisesinde, dinî bir âyinle, Bizans kilise-
sinin Papa kiîisesile birletiini lân ve tes'id etti.
Saray ve kilise erkânndan büyük bir heyet âyinde
hazr bulunarak, bu hareketi tasdik ettiler. Fakat liia
nastr papask'n ve halk birlemeyi reddetti. Bunla -
nn içtihadmca, Ayasofya kilisesi bu âyinle kirletil-
miti. Bu günden itibaren Ortodokslar kiliseye ayak
basmadlar. Papasî'ar ve halk birlemeye kar nef-
retlerini ilân ettiler. Bu-nlann muhalefetini rahib
Gennadius körükledi. Bu adam, fatihden sonra, Sul-
tan Meh-ned tarafndan istanbul patrii nasbedil-
mekle tarihte tannmtr. Gennadius, imdiki buh-
— 26 —randa, en nutaassb partinin lideri oldu, ve en iddet-
li muhalefeti açt, Bunler, birleme taraftatrlarm
(ünyonistleri) hak dini isyan siyasetinin aldatc'hülyalarna feda etmekle, Allah Pape'nn hizmetine
sokmakla, ve cismtanî menfaatlerini ruhlarmn selâ-
metine tercih etn^;ek€ tahkir ve tekfir ettiler, Taas-
sublan her türlü vatan duygusunu o derece söndür-
mütü ki, halkn gösünde "Grekleri-n direi" sfaylan,
ve Lâtinîere kar sarayn en kudretli adam olan
büyük Amiral Notaras Istanbulu Papann üç tJch
apkasndan sa, Pr.diahn sarna tâbi görmeyi ter-
cih ettiini ifade etti. Akide taassubu, Bizansllar,
müterek dürnan önünde, ikiye ayrmtr.stanbul duvarlar ve tahkimot harab bir hal-
deydi. Tamirlerine memur edilen iki Rodoslu papas
tahsisat ararak topraa gömdüler. Yetmi bin altn
fetihten sonra meydena çkarlmtr. Millî müdafaa
ilerine iki papasn memur edilmesi resmî Bizans ma-
kamlarmda hüküm süren ahlâkszlkla izah olunabi-
lir,
Bizansllar vatanlCTina kar bu kadar alâkasz
olduklar halde, ark ticaretinin bu mühim deposunu
müdafaa için, bir çok talyan Istanbula kotu, Lâtin-
lerin yardmnn ehemmiyeti ununla sabittir: ehir-
de Lâtin im.dad kuvvetleri en iyi kt'alar olduu gibi,
Konstsntin tahkimat on iki askerî bölüme ayrarak,
bunlardan yalnz ikisinin kumanadsn münhasranBizans subaylarna vermiti. Öbürlcrirude Bizansllar
kumanday paylayor, yahud )^lnz ecnebiler ku-
manday idare ediyordu.
Müds filerin miktar 9 bindi. Donanma yalnz on
iki kalyondan ve iki Venedik kalyonundan ibaretti.
Fakat Haliç limannm az bir zincirle kapalyd, ve
— 27 —ucu, Galata tarafnda kuvvetli bir istihkâmk emni-
yet altma alnmt.Sultan Mehmed, bir hamlede iddetli bir muha-
saraya balye bilmek için, k aylarn, bütün tedbir-
leri almak ve bütün hazrlklar bitirmekle geçirdi.
Bütün akl fikri, Roma mparatorluunu, ve 1150
yldan fazla' bir zam>in arkn payitaht olan, ve
«Fethi hasretülmülûk olan» Istanbulu fethetmek a-nnn hayalile doluydu, ihtiras hummas ruhunu tu-
tutururken, serin muhakemesi ona daima, kendi inx-
paratorluunun asl payitaht olan istanbul baka el-
lerde bulundukça, Osmanl devletinin tehlikeli ve çü-
rük bir temel üzerinde duracan ihtar ediyordu.
Sultan Mehmed, bu büyük teebbüsü gerçekle-
tirmee j/etecek miktarda ktay kolayca toplyabi-
Urdi, fakat toplanmasn emrettii muG'zzam kara ve
deniz kuvvetlerinin erzak ve levazm ambarlarna ge-
rekli iae Ve harb levazmn tedarik için, kendisinin
bütün faaliyetine lüzum vand. Fakat «Sultan Meh-
med, harb malzemesini, sadece, eski ark hükümdar-
larna has gösterili bir bollukla toplamyor, bilâkis
her eyi kendisi tertib ve tanzim ediyor, ve Cesar'la,
Napolson seferlerinde hayranlkla gördüümüz o üs-
tadca ahenk ve terkibi veren cür'etil ruhla, her eyin
doru ve yerinde kullanlmasn temin edyiordu. -
The Historian's History.»
Sabah erkenden, gece geç vakte badar, sarayn-
da Ve od;:snda, genç Sultan, yaklaan muhasaradan
baka hiç bir ey konumuyordu. Elinde kam ka-
lem, ve bir tomar kâd, sk sk, istanbul istihkâm-
larnn plânn çizerken, ve bunlara kar tasarladhatlar, batarya mevzilerini ve cepane depolarm ia-
ret ederken görülüyordu. Kt'alarndan her birinin
— 28 —igal edecei yerierin plânlarna, ve bu kt'alaru
muhasara esnicsnda bütün ihtiyaçlSTin ve eksikleri-
ni geriden mütemadiyen kendilerine yetitirmek için
ina edilecek çeid çeid ambarlarn mevkilerine ve
geniliklerine aid her mesele onun huzurunda müna-ka£( ediliyordu. O kendisi kt'alan bölgelerine tevzi
ediyor, ve donanmann teçhizine aid emirleri veri-
yordu. Gedik açmak, en büyük tesirle iliyecek lâ-
mlar atmak, ve duvarlara merdiven atmak için tek-
lif edilen çeidli metodlar o hep kendi münakaaediyordu. Onun heyecan bir kahramann sürükle-
yici atei idi.
Sultan Mehmedin biricik kaygs gerekli topçu-
nun vücude getirilmesi idi. O imparatorluunun en
iyi kt'alann Edirnede toplanmt. Bu mükemmelordu, mihaniki bir emniyet ve isabetle tetm gününde
istanbul duvarlar altnda kendini gösterecekti: Fa-
kat, zamann teknik icablann ve derslerini gözönün-
de tutmak kabiliyeti kendinde yüksek olan Sultas
Mehmed, Osmanl padiahlar arasnda ilk olarak,
pek iyi anlamt ki, barutun kullanlmâ's harb san'-
atnn gelimesinde, yeni, baka bir devir açmt, is-
tanbul gibi büyük ve kuvvetli bir ehrin zapt için,
nekadar disiplinli -çünkü Osmanl ordusunda id-
detli disiplin ve bunun eilmez kanunlar hâkimdi-,
ve muherebe meydan için silâhlandrlm da olsa,
sade ordunun adedce üstünlüü kâfi deildi. Sultan
Mehmed eski kahramanlk zihniyetinin istedii par-
lak ecaatin yannda, müessir bir topçu bombardma-
nile, bir kaç gün içinde, kuvvetli ve yüksek iç duvar
ve bunun burchrn deilse bile, hiç olmazsa daha
alçak d duvar ykma ve hücumculara yol açmaistiyordu.
— 29 —Osmanllar top kullanmaa alkndlar, ikinci
Sultan iMurad, 1422 de, Istanbulu muhasara ettii za-
man top kullanmt. Faket Türk topçusunun asl ku-
rucusu saylan Fatih, mevcuddan daha kuvvetli ve
teorkunç bir bombardman topçusu tekiline karar
verdi, ve imdiye kadar görülmedik büyüklükte dök-
türdüü bir topu Yeni His-ara boydurdu. Güllesi Bo-
az ayordu. îstanbulun muhasaras için döktürdüüikinci top, büyüklükte, bu devi geçiyordu. Aznnkutru iki buçuk kadem kadard, ta gülleleri 12 kan-
tar arlnda idi. Bu topu elli çift manda yerinden
kmldatabiliyordu. Bundan daha az mehebetli bü-
jâiklükte, fakat belki tesiri daha fazla bir çok baksu
Jar, ve bütün dier bir çok eski sistem toplar, hepsi
birlikte, îstanbula tanmak üzere, aarbalara bindiril-
di. Büyük ölçüde toplanan tat vastalarile kalka;n
bu korkunç topçu treninin ve bunun hizmetine ge-
rekli muazzem miktarda cepane ve mühimmatn nak-
li hiç de ufak bir ameliye deildi.
Osmanl ordusunun ilk tümeni, ubat 1453 te, E-
dirneden hareket etti. Ayni zamanda kuvvetli bir is-
tihkâm kolu, uzun topçu kafilesinin ve arlk araba-
larnn geçmesi için, yolda bir teviye çalyordu.Her yer yar, her su aknts üzerine sökülüp tak-
labilir muvakkat köprüler kuruldu, öyle ki muha-
sara malzemesi, ar da olsa, hedeflerine doru dur-
madan ilerliyordu. Cesisçn güllelerile birlikte dev to-
pun hareket ettiriln^psindeki güçlükler padiahnilerlemesini zorltaftryordu. Edimenin mesafesi an-
cak yüz mil olduu halde, bütün topçu parknn îs-
tanbula varmas nisana kcdar sürdü. Ordunun Kara-
ca Paa kum<£ndasrndaki ilk aknclar bir çok yerler
ald ve uçlar Tarabya kalesini zaptetti. Saysz ka-
— 30 —yblarla, Anadolu askerleri, sipehiler, Azabiar, ve ka-
rk bir kütle, yeni yaplan Rumeli Hisarnn hima^yesind^, Boaz atler. Bütün k küstahça sarknt-lklarda bukman Grek korsanlar ortadan kaybol-
mutu, SarktfAi ve Sinobdan Anadolu ktalar, i-roaîlden ve garbdan Rumeli kt'alan, ve nihayet, Ge-
libolu ve izmit tersane ve limanlarndan Amiral Bal-
taolu kumandasndci, 300 gemilik Osmaa-il filosu
geldi.
Böyie bir ordunun kuvvetini talimim etmek güç-se de asker olmyan ve ganimet ve an için gelen un-
sur çok kuvvetli iidi.
6 niscTida, kinci Mehmed, Blachemae mahalle-
sinin (Ayvansaray arkas) ve Erikapnn karsn-daki tepenin yamacnda ordugâhm kurdu. Ve der-
hal Odun kapsnda-n (Ayvansarcy yanndaki — bu-
günkü deil), Marmara kysnda Altmkap'ya kadar
(Yedikule) uzayan tahkimat hatlarnn inasn en-retti. Yer kabarntlann takib eden bu hatlar, ayni
zamanda, muhasara ©Itnda bulunanlarn çk yap-
malarna -engel olmaa, ve Türk ktalarn dümantopçu ateinden ve mermilerinden korumaa yardmediyordu. Bütün muhasara hatt boyunca bataryalar
yerletirildi. Bahcas, Blachemae mahallesindeki
Erikapya, ve ehir duvarnn merkezi yeknndakiSt. Romanos kapsna (Topkap) kar konulmutu.
Bu son kapya k»irdr ki dev topun atei tevcih
edilmi ve asl hücum yaplmt. Bundan dolay bu-
ras bugüne kadar muhafaza ettii Topkap adn al-
d. Bu topro maddî tesiri beklendii gibi çkmad.Türklerin kara kuvvetleri her snftan ve her
kaliteden yetmi bine kadar çkyordu. Fakat ordu-
nun hakikî kuvveti o zaman Avrupanm en iyi piya-
— 31 —desi olan Yeniçerilerde idi, bunlarn da miktar on.
iki bini geçmiyordu. Ayni zamanda en asil Türkmenatlarna binmi ve uzun yllarn hizmetinde pekle-
mi yirmi bin süvari, genç padiahlarnn gözü önün-
de, at srtnda ytahud yaya dövümee hazindi. Kara-
deniz limanlarndan Ege limanlarna kadar Anadolu
kylan boyunca toplanm donanma, ayrca, takviye
kuvvetleri, erzak ve malzeme tayordu. Bu donanmamuhtelif büyüklük ve ekilde 320 gemiden mürekkebe
di. En büyükleri de cesamette Grek ve îtalyan kal-
ycalarndan çok deha ufakt.
stanbul ehri, haritaya baklnca bir üçgene ben-
zer. Bunun her üç kenar, istenildii zaman kaplankapanan vey- örülen yüksek duvarlar ve kalelerle
tahkim adilmiti. Deniz cihetindekiler zamanla ks-
men yklm ve dikkatsiz tamirlerle zayf düürül-
mü olmakla beraber, gene kuvvetli bir mukavemet
gösteriyordu. Fakat düman bu cephelerden geçe-
mezdi. Marmara ve Haliç liman birer mâni tekil
ediyordu. Üçgenin bu iki su arasndaki taban, yani
ehrin kara cephesi, çifte bir duvar, ve yüz kadem
derinlikte bir hendekle muhafaza edilij^ordu, Osman-
llar asl hücumlarn bu müstahkem hatta tevcih etti-
ler.
mparator en tehlikeli mevkilerin muhafz ve ku-
n^ndanlarn tayin ettikten sonra, d duvarn mü-
dafaasna teebbüs etti. Muhasarann ilk günlerinde,
Bizans askerleri hendee indiler, yahud açk araziye
çktlar. Fakat ksTlarmdaki dümann kuvvetini gö-
rünce, bu cüretli hareketten vazgeçerek, ateli silâh-
lariîe, istihkâmlar elde tutma daha ihtiyatl bul-
dular. Fakat Osmanllarn hücumdaki iddetleri Bi-
zansllarn müdafâadaki cesaretlerinden üstündü.
— 32 —- Hergün BizansUlarm tecrübesini arttryordu
;
fakat top barutlarnm kifayetsiz stoku her günün is-
rafiylc eksiliyordu. Toplan ,n€ büyüklük, ne de aded
ce, kuvvetli deildi, ellerimdeki baz eir toplar da
duvarlara yerletirmee ce&aret edemiyorlard. Bun-
larn köhnelemi yal bünyeleri, top patladkça, sar-
sntdan büsbütün yklr diye korkuyorlard.
^kinci Mehmedin büyük topu, zam/ann tarihin-
de mühim ve göze çarpan bir hâdise idi. Bu cesim
makinenin iki yannda, hemen ayni büyüklükte, iki
arkada daha vard. Türk topçusunun uzun nizam
duvarlara tevcih edildi. On dört batarya, girilmee
en'elverili yerlere kar bir anda gürlüyordu. Bu ba-
ta,-} aiarn 130 topu olduu, yahud 130 gülle attmüphem olarak ifade edilmitir. Bununla beraber,
p'idiahn kudret ve faaliyetinde yeni ilmin çocuklu-
u sezilebilir. Büyük top, lâhzalar sayan bir usta
idaresinde, günde yedi kereden fazla doldurulamyor,
ve late «demiyondu. Maden kzd ve patlad: Bir çok
içi mahvoldu. Ve her patlayt'in sonra, topun az-na zeytinya dökerek, tehlikenin ve kazann önüne
geçmei kendi kendine düünen bir içinin mahareti
öüldü.
Konstantin bir muhasarann ilk korkusile, Ege
adalar, Mora ve Sicilyada, en lüzumlu yardmlar
için, müzakerede bulunnlutu. Marandiz ve harb için
teçhiz edilmi be büyük gemi Sakz limanndan yel-
ken açt. Bu gemilerin biri imparator bayran ta-
yordu. Öbür dördü Cenevizlilere aiddi ve buday ar-^
pa, arab, z<eytinya, sebze ile ve hepsinden ziyade,
payitahtn müdafaai hizmetine tahsis olunan kara ve
deniz kuvvetlerile yüklü idi.
Bu cür'etli yardmclarn yolunu kesmek ve Ha-
TKMÇERYE GAZEL29 Mays aabah bafiact askarl
kapya hüeum «den Ortalara :
Vur p«nç««l Alîdeki fImîr akna j
Cfilbankl flsOman tutan pffr akna .
IEy lakor-l mOfatth-ai-ebvâb, vur bugOn,Fath-i mfiblnl zâmln o tabtr akna «
,
Vur, dayr-i kOfrOn astflna rakz-l hllfll için
Gelmi o ehsüvâr- cihangtr akna .
Dusun çelengl ROmun, ej|ilsin ser-i Frenk {
Vur, Türka gönderen yed-l takdfr akna .
Son savletinle vur ki, acilsin bu sûrlar
,
Fecr-I hacAm çindeki tekbfr akna.
Yahym Kmmal Bmyath
— 33 —Üç umanna* girmelerine engel olmak için, Boaz met-
lialindc, bir kydan öbür kyya, ay eklinde dizil-
ni okn Türk filosu, Amiral Baltaolunun kuman-
fiasnda üç k>ere Ceneviz gemilerine hücum etti. Buçok kanl deniz muharebesinde, Sultan Mehmed, san-
i(i tabiate kendisi hâkim olmu gibi, kumsaldan deni-
re sürdüü atnm üstünden, vücudunun muharible-
rin hareketlerini taklid eden vaziyetlerile ve cokulsesinin iddetli ihtarlar ve itaplarile, hem mükâfat
vadede rek, hem de dümanmkinden daha kuvvetli
plaj kendi tehdidinin korkusunu telkin ederek asker-
leriniri ecaat ve deerini kamçlyordu. Kahraman
A^miral Baltaolunun bizzat hücum ettii mparator
gemisi hemen de malûb olmusa da, Cenevizliler ta-
rafndan kurtarlm ve o srada çkan bir rüzgârdan
istifade ile uzaklagmaa; muvaffak olan düman filo-
au önünde, Galata Bahkpazan iskelesile îstaabuJ
Balkpazar iskelesi arasna gerili demir zincir alça>-
lp tek-ar kapanm ve filo emniyetle zincirin iç ta-
rafna demirlemiti. Bu muvaffakyetsizliin sebebi,
o aaman Osmanl donsnmasmn aoele ile ve mükem-
ftfi oJmyarak hazrlanm olmas idi ki, fetihten
sonra, bu donanma, Fatih tarafndan, yüksek bir ge-
lime seviyesine çkaTilmtr.Kuvvetli kalelere kar, hattâ büyük topun atei-
\g) de, az tesir ve az bir ilerleme yapld için, eh-
fin teslimi, «er ayni zamanda Haliç limanndan ve
kar^idan çifte bir hücum yaplmazsa, umudsuz görü-
nüyordu ; fakat liman yanalmaz bir vaziyette idi.
Afiixnaz bir zincir, s«kiz büyük gemi, yirmiden faz-
la daha küçük gemi ve bir çok kalyon ve ileple mü-
dafaa ediliyordu. ,
Bu engel önünde, Sultan Mchmedin dehas, cür*-
P: 8
— 34 —etli v€ olaanüstü bir plân tasarlad ve tatbik etti;
Hafif gemilerini ve asker malzemesini Boazdan Ha-licin yukar ksmna tayacakt. .Mtesafe on mil ka^
dardr, zemin düz deil ve sk bir korulukla serpili-
dir. Yol Galata mahallesinin ortasnda açlacakt. Bumahallede oturan Cenevizliler, Bizanstan ziyade,
kendi ticretlerini düündükleri için, ayni zamanda 6abalarna gelecei bildikleri için, güçlük çkarmad-lar. On binlerce kolun kuvvetile yol düzeltildi, ve ka-
ln kalaslardan sslam bir döeme ile örtüldü. Üstün-
den gemiler kolayca kaymak için de, kalaslar koyun
ve öküz yaile yumuatld, iki kat kürekli yetmihafif kadrga (bazlar daha büyük ve üç ve be kat-
l) Boaz kysnda karaya çkarld ve silindirlere
bindirilerek insan ve makara kuvvetile ileri çekildi.
Her geminin ksptan önde, idümencisi arkadaj bulunu
yordu. Yelkenler rüzgâra kar açlmt. Naralar,
türküler ve alklarla, fakat bin zahmetle, Türk filo-
su, bir tek gecede, vadiden tepeye trmand, yaylay
at ve yamaçtan kaydrlarak, Bizansllarn derin su
kesimli gemilerinin sarkntlndan çok uzakta, Ha-
licin s sularna indirildi. Ve muhasaradakiler, tan
yeri aarrken, yetmiten fazla Türk gemisinin, li-
manlarnn ortasnda demirlemi ve müdafaa duvar-
larmm karsmda saf balam olduunu, aknlkve korku ile gördüler. Türk toplar imdi buradan da-
ha tesirli ate edebileceklerdi. Bu olaanüstü hâdise
iki tarafn gözleri önünde cereyan etmi ve iki mil-
letin kalemile tevsik edilmitir.
Sultan Mehmed, yukar Halici bir filo ve ordu
ile igal ederek, limana hâkim olur olmaz, en dar yer-
de iki sahil arasna bir köprü kurdurdu. Bu köprü de-
mir kenetli kirilerle birbirine balanm fçlardan
— 35 —mürekkebdi ve salsm bir döeme ile kaplanmit. Buyüzen batarya üzerine e-n büyük toplarndan birini
yerktirtti. Ayni zamanda, kt'adarla ve itfaiye mer-
divenlerile yüklü seksen kadrga, yanalmas en ko-
lay cepheye yaklayordu, Türklerin uyankl Bi-
zans gemilerinin yaklamasna mâni oldu. Buna cür*
et edenlerden en öndeki kalyon batrld.Krk günlük bir muhasâradan sonra, Istanbuluo.
mukadderat daha ziyade geciktirilemezdi. Müdafaakuvveti çifte bir hücumla bitirilmiti. Düman savle--
tine kar asrlarca ayakta duran istihkâmlar/, Os-
manl toplarnn ezici atei altnda, her tarafta ykl-m, en genii Topkapdaki olmak üzere ,bir çok ge-
dik açlm, Osmanl ordusu kalekrin ykmtlarilt
yarysrya dolu hendei igal etmiti.
24 maysta Sutlan Mehmed bir mesaj gönderdi v6
bunda, eer ehir teslim olursa, halka hayat ve hürri-
yet, imparatora da Moray vadediyordu. KonstantJn
daha hafif artlar kabul ediyordu. Fakat padiah ehrin teslim olmasnda. srar etti, imparator ise, bunu
er-efine yaktramad. Ve harbin son ucuna kadar
sebat etmee karar verdi.
Sultan Mehmed, her türlü hazrlklarn bitir-
dikten sonra, hücum için, 29 mays tespit etti. Ve 27
inci akam son emrini verdi. Harb ve zafer heyecan
Osmanl kfalarm en yüksek derecesinde cotur-
mutu. Bir taraftan hocalar, eyhler çadrlar dolaar-
rak, manevî ereften ve uhrevî mükâfattan bahseder-
ken, gözle görülen dünya mükâfatin kuvvetine gü-
veneh realist Sultan, muzaffer kt'alara, iki kat maavedetti ve: «— ehirle binalar benim, dedi, fakat gau
nimetleri, altn ve güzellik hazinelerini sizin yararl-
nza brakyorum. Deerinizi gösterin ve zengin,
— 36 —mes'ud olun. Benim devletimin üik€«ri çoktur. Bua-lard-an en güzel ve zenginini istanbul duvarlarna ilk
çkacak jdite mükâfat vereceim. Hem benim min-
net ve ükranm, onun ann ve bahtn umudununda üstüne çkaracak.» Bundan üç buçuk asr sonra,
Napoleon Bonaparte da, Alp dalarn amak için,
ordusuna verdii mehur emirnamede, askerlerine,
dalarm ötesinde, italya ovalarndaki zenginlii, re-
fah ve nimetleri vadetmiti.
imdi Türkler arasnda hayat hiçe sayem ve za»»
fer susuzluu ile tutuan umumî bir he3recan dalgala-
nyor, bütün ordugâhtan tekbir sesleri yükseliyor ve
Galatadan Yedikuleye kadar, bütün deniz ve kara
gece atelerinin aleviyle parlyordu.
içeride Bizansllarn hali bundan ne kadar farkl
idi. Kendilerine güvenleri olmyan bu çaresizler, yük-
sek »esli, fakat dermansz ikâyetlerle, günahlarnn
cezasma yanyorlard. Kiliselerin birlemesi veya
aynlmas taraftan olduklarna göre, «unioniste» ve
«aeparatiste» Grekler birbirlerini, ve Grekler ve La-
tinler gene birbirlerini itham ediyorlard. Meryemin
»emavî tasviri muhteem bir alayla tehir edildi Fa-
kat ilâhî koruyucu onlarn bu yalvarmalarna karkulaklann tkam gibiydi. ehTm vaktile teslim ol-
mas teklifini reddetmekle imparatorun gösterdii
inad muahaze ve tenkid ediyorlar ve Türk esareti-
nin temin edecei rahatla ve emniyete hasret çeki-
yorlard. Greklerin en asilleri, ve müttefiklerin en
cesurlar, 28 mays akam, umumî hücumun vazife-
lerine ve tehlikelerine hazrlanmak üzere, saraya ça-
rld. Paleologus'Uifi son hitabesi Roma Impera-
torluunun cenaze dua« idi.
Rasgel« yaplan ilk ateler tesirden ziyade gü-
— 37 —rültü yvapyardu. Sonra nian daha ziyade ayarland*
O zanann teknik tekâmülsüzlüüne ramen, ateinarl ve tekrar duvarlanda baz tesir yapmaabalad. Türkler yaklema hareketlerini hendeinkenarna kadar ilerleterek, büyük yar doldurmar
a ve hücuma bir yol yapmaa teebbüs ettiler. Uzunve kanl bir boumadan sonra, gündüz örülen atekrar çözüldü. Sultan Mehmed yeni bir kaynaktan
faydalanmaa mecbur kald : Lâm açmak. Fakat
zemin kayalkt, her teebbüs duraklyor, yahud Bi-
zans istihkâm subaylar tarafndan daha alttan lâ-
mlanyordu. Bu yeralt geçidlerini barutla doldur-
mak Ve bütün bir kuleyi veya ehri havaya uçurmak
san'at henüz kefedilmemiti.
stanbul muhetsarasnn karakterini belirten bir
vak'a da, eski ve modern topçunun birletirilmesi
idi. Toplar ta ve karg atan mihaniki aletlerle kar-trlmt. Yeni topalnn gülleleri ve eski aletlerim
mafncnklar fiyni duvarlara tevcih olunuyordu.
Çok büyük bir ahab kule silindirler üstünd*
ilerletildi. St. Romanus (Topkap) kulesi çok-
tan yklmt. iddetli bir boumadan sonra
Türkler gedikten geri atld ve karanlk, hareketle-
rini dundurdu. Bu durgunluk, Bizansllar için bir
ümid faslas oldu. împar-ator ve onun müdafaa ku-
mandan Lâtin Justiniani bu ümid faslasnn her
anmdan faydalandlar ve geceyi orada geçirerek, ki-
lisenin V2 ehrin selâmetini S'Slyacek çalmalariddetlendirdiler. afakla beraber, sabrsz padiah,
hayret ve kederle gördü ki ahab kulesi kül olmuf-
tu. Hendek yeniden açlm ve tamir edilmiti. VeSt. Romanus (Topkap) kulesi tekrar kuvvetli vt
tamd. B£'îns müverrihleri, plânnn eJtüst olmasna'
— 38 —yanan padiahn, bir küfür savurarak, "Hristiyanla-
rn böyle bir eseri bu kadar az bir zamanda ikm-al
«debileceklerine otuz yedi bin peygamber ehadetetse inanmam" demi olduunu rivayet ederler.
Sultan Mehmed büyük ve umumî taarruz için 29
mays sabahm beklemeyi tercih etti. Son gece yo-
rulmak bilmez çalmalarla geçti. Ve ölüm cezcsile
»ükût emrini verdi. Sabah topunun mutad iareti ol-
madan, Türkler, ehre, denizden ve karadan sk saf-
larla hücum ettiler. Hendekler en önden saldran
gönüllülerifn c«sedlerile doldu. Arkadalar bu e-
hirlerin üstüne ba.sarak geçiyordu. Ölüm yaamak-ta/n ziyade i gördü. Gönüllülerin arkasndan, Ana-
dolu ve Rumeli kt'alan, kendi paalarnn ve san-
cak beylerinin kumandasnda, hücuma kalkt. iki
saatlik bir boumadan sonra, Bizansllar hâlâ tutu-
nabiliyor, ve elverili durumlarn düzeltebiliyordu.
Bu ar anda idi ki, Yeniçeriler, taze, atlgan ve ye-
nilmez bir eddetle, ate saçan bir yanarda gibi
kalktlar. Sultan, at srtnda, elinde demir asâ, as-
fcerinin kymetine ahid ve hokem oluyor, kat' an
için ihtiyat tuttuu on bin kiilik hassa kt'aUrile
çevrili olduu halde, sesile ve gözile muharebenin
toed ve cezrine istikamet ve hareket veriyordu. Ka-
çanlar olursa, cepheye sürmek, tutmak ve cezalan-
drmak için, muharebe saflarnn arkasna bir çok as-
kerî hâkim koymutu. Cephede tehlike varsa, kaça-
caklar, geride namussuzluk ve ölüm bekliyordu. Ya-
ralananlarn, ve can çekienlerin ac, yank feryad,
davullarn, borularn ve nakkarelerin harb musikisi
Tçinde bouluyordu. Osmanl topçusu, muharebe hat-
"larindan, yüzme köprüden, ve ehir duvarlarnn al-
tnda demirlemi kadrgalardan ve kayklardan, her
— 39 —taxafa, at-e ve mancnk saçyor, istihkâmlar v€ ku-
leler, bir ta ve ok yfimtrile c€vab veriyordu. Ordu-
gâh ve ehir, Bizanshlar ve Türkler, öyle bir dumanbulutuna sarlmt ki bunu ancak Roma mparator-
luunun son kurtuluu ve yahud bat databilirdi.
Bu, tariTn büyük hailesi, hakikî cihan kavgar-
«lyd. Türk kahramanl burada insanhm ve asr-
larn mukaddeartn pençesine alm, ona istedii
ekli veriyordu. Göklerden bir ses durmadan kükre-
yor, ve yerleri sarsyor gibiydi:
"Vur Türkü gönderen yedi takdir akna;Son savletinle vur ki açlsn bu sûrlar,
Fecri hücum içindeki tekbir akna,,
Yahya Kemal
u denlû urdular topî hisâre
Ki dütü burc-u baru pare pare
Müsaid oldu baht ehriyârn
Müebbek oldu divan hisarn
Göründü rahnelerden sureti feth
Okundu her teraftan âyeti feth.
Sadeddin-Tacüttevarih
.
Bu sr'îd>5 kolundan ve kalçasndan yaralanan
bakumandan Cenevizli Justiniani'nin, vücudundan
ikan aktn görütnce, cesaretim kaybederek, korkak-
ça kaçmas müdafilerin maneviyatn çok sarst. Yo-
rulmak bilmiyen mparator, kaçak kumandan yaka-
lyarak, "yaranz hafiftir, tehlike ise büyük ve âcil;
vücudunuza da burada lüzum var. Hem nereden yol
bulup çekileceksiniz?" dedi. Korkudan titriyen Cene-
viz generali : "Allahn Türklere açt yoldan çeki-
leceim,, ccvabn verdi, ve Galataya snd. Lâtin
yardmc kuvvetlerinin en büyük ksm onun misali-
— 40 —ni taklid etti. Ve Türklerin büsbütün iddetletfien hü-
cumu önünde müdafaa gevedi.
Padiahn mükâfatna ilk istihkak kazajam Türkyiiti Ulubad'h Hasan oldu. Pazularnn kuvveti vt
vücudünü'n yapsile o bir devdi. ELalken bann üs-
tünde siper, ve palas sa elinde, kükreyerek d is-
tihkâmn üstüne atlad. Ayn cokunlukla saldran
otuz Yeniçeriden on sekizi bu bahramanlar yarn-da ehid oldu. Hssanla on iki yolda istihkâmn te-
pesine vard lar. Hasan bir ta isabetile kaleden yu-
varland ; bir dizinin üstüne dorularak kalkanile
siper almaa çalt, fakat fazla kan kaybndan za-
yflyarn elinden kalkan dütü, ve yaral aslan yeni
bir ok ve ta yamuru altnda kayboldu. Fakat mu-veffakiyeti unu ispat etti ki baary tamamlamakmümkündür. Duvarlar ve kaleler bir teviye Türkkümeleriie örtüldü, ve Bizansllar gittikçe artan bir
hücum kesafeti altnda ezildiler.
mparator bir general ve askere yakr surette
hareket etti. Ecnebi kfalannn banda, dövümededevam etti. Askerlerinin yorulduunu görünce artk
hiç bir kurtulu ümidi kalmadn anlad ve orta>-
dan kalboldu. Son sözü u yeis dolu cümle oldu:
"urada, bam koparacak bir hristiyan bulunma»
m?„ Umudsuzluk içinde de ihtiyat brakmyatt
Konstantin erguvanî cübbesini srtndan atmt.Kargaalkte, bilinmez bir el onu yere serdi, ve ce-
cedi bir yn ölünün altnda gömüldü.
Onun ölümünden sonra ,artk mukavemet ve io>-
tizam kalmamt. Grekler ehre doru kaçtlar; bir
çou Topkapnn dar geçidinde skt kald. Muzaf-
fer Türkler iç duvarn gediinden saldrdlar ; ve
fahrin caddelerinden ilerledikleri zaman, Haliç tarti-
— 41 —
.
fndaki Fener kapsn denizden zonalyp giren kar-
delerile kcrlatlar. Kaçan Grekler Ayasofya ki-
lisesine snd, o Ayasofya ki katoHk âyinile kirle-
tiJ.ii diye çoktandr ayak basmyorlard. "Eer usaatte, gökten bir melek görünüp de, Bizansllara»
katolik ve ortodoks kiliselerinin birlemesini tanr-
sanz, dümcTilaruz datrm,, deseydi, onlar, bu
•sese kulaklarn tkayacaklar ve Osmanllarn bo-
yunduruunu tercih edeceklerdi. Akide ayrl okad»;r derTi tesir br'2kmt - Ducas,^
te böyle, Iran ehinah Hüsrev'in, Avatr Türk
lerinin büyük hakannn, ve Arab halifelerinin, kuv-
veti önünde sarslmyan stabul, bu ikinci Roma, elli
üç günlük bir muhasaradan sonra, kinci Mehmedinsilâhlarile, bir dic'ha geri gitmemek üzere zaptedildi.
Ve Osmanl devleti büyük Avrupa - Asya mpara-torluuna yükseldi.
kinci Mehmed, imparator vakarn .imdi o ger-
çekten bir mparatordu- muharebenin kzgn anla-
rndc kendini göstererek gölgelendirmek istemedi,
ve ancak feth.in ikinci günü, 30 mays sabah, ardna
kadar açlan Topkapdan, sade bir zafer aleyile eh-re girdi. Arkasnda vezirler, paalar ve hassa muha-
fzlar vard ki, her biri, bir Bizans müverrihinin
dediine göre, Herkül gibi salam, Apollo gibi çe-
vik, ve dövümede, fanilerin rkndan on kiiye be-
deldi.
Fatih, Atmeydanndicn geçerek, Ayasofyaya git-
ti ve büyük mihraba çkt. Daha kaç saat evvel, Ro-
mallarn son Cesar' önünde, bu mihraptan, son kur-
tulu âyini yaplmam myd? ©rkn muhteemmetropolü imdi onundu. Sonra. Bizans sarayna git-
ti. Büyük Konstantin'in yüz halefi, arkî Romann,,
~ 42 —zama/n zaman dünyaleTa hükmeden büyük impara>-
torlan, ve bunlarm küçükleri, hep bu sarayda otur-
mulard. Onlarn hameti imdi onun yumruunday-d. Insan büyüklüünün bu fanilii önünde, duadk-
ianndan, ihtiyarsz. eyh Sadi'nin u hikmeti dökül-
dü :
Bum no V bet nizened ber Tanm-i Efrasiyap.
Perdedârî nikilned der Kasr Kayser Ankebud,,
Fethin cokunluklar yattktan, sonra, IkLnci
Mehmed, dikkatini bslca iki noktaya çevirdi
:
1 — Boalan ehri tekrar nüfuslandrmak,
2 — Hristiyan tebeay mizacna ve alkanl-na uygun müesseselerle yeni devlete sndrmak.
Istanbulun zapt Bizans imparatorluunun eski
memleketlerini dehet içinde brakmt. Moradan, ve
adalardan, ahali, nereye gittiini bilmeden kaçyor-
du. Deniz Grek ailelerini ve servetlerini tayan ge-
jniler ve sandallark örtülmütü. Venediklilerin, Ce-
nevizlilerin igalindeki dalar, manastrlar, adal-a-r
snak hizmetini görüyordu.
Fatih bu hicreti geriye çevirmek, ve hristiyan-
lar muti ve honud tebea haline sokmek için, iki
ferman çkard. Biri Osmanl imparatorluu için€
dalm olan bütün Greklerin îstanbula dönmeleri-
ni emrediyor, ve onlara, dinlerinde serbest kalacak-
larn, ve mallarna sahib olacaklarn vadediyordu.
Grekler Sulu Maaastrdan Edime ka'psna kadar bü-
tün kiliseleri muhafaza ettiler. kinci fermanla da
yeni bir patrik tayin etti, ve bunu iltifatlara bodu.
Fatih bu hareketinde s'smimî idi. Çünkü o, baz
hristiyan asrdalar tarafndan kendisi hakknda
verilen ve hâlâ bugün bir çok modern tarih eserle-
rinde akis bulan hükme aykr olanak, bir insan öU
~ 43 --
-dürücünürn, bir kan aktcmm ve memleket ykcmn«Içak hedeflerinden daha' fazla gayeler arkasndan,
yürüyordu. Nitekim o, geçici en için hereyi feda
etmei göze alan marur bir karakter deildi. OnunBüyük iskender'le Sezar'a müsavi olmak istiyen ih-
tirasmda necib unsurkr vard. O, hereyden önce,
bir devlet, hakikî, salam örülmü bir devlet kurmaik,
imdiye kadar vasal halinde duran vilâyetleri ide büs
bütün fethederek, zorlu bir imparatorluk vücude ge-
tirmek, bunu bütün kararlara merkez noktas, ve bü-
tün ganimctlere toplant yeri yapmak istiyordu. O,
bütün teferruatma varncaya kadar, ve beka bulmak
üzere tekilâtlandrlm bu devlet bünyesinin idare
ve müdafaasn, yalnz, içine baz dönmeler de ka-çm müdir Osmsinl snfndaj beklemiyor, belki,
muhtelif memleketlere, ve muhtelif milletlere men-
sub herkesin bu maksad etrafnda ibirlii yapmasntercih ediyordu. Yalnz, bunlardan istedii ey, dev-
let 'kurucusu Osmann mümessili olarak, padiahn,
her iaretine bal enternasyonal slâm demokrasisi
içinde kaybolmak içi<n, kendi hristiyan dinlerini ij-
Icâra karar verebilmeleri idi. Yeni mparatorluuniçinde eski Romallar zamanmda olduu gibi, sulh
hüküm sürüyordu: '^Pax Romana,, - "Roma sulhu,,-.
Bizansllarn anl devrindeki emniyet tekrar geri
gelmiti, ve bu ^nimetten herkes faydalanyordu. Po-
lonyallarn ve Macarlarn derebeylik âdetlerine -ki
bütün taahhüd edilen imtiyazlara ramen burjuva ve
iköylü snflan bundan son derece mrustaribdi-, küçük
îslav devletleri sisteminde yerleen ve eskuden beri
sürüp gelen kargaalklara, hiç bir fedakârlkla kar-
lamadcszm, tebealar ölçüsüz soyan son derman-
sz Yunan idarelerinin ezici yüküne, amelî faydadan
— 44 —ve kendi ahsî menfaatinden baka bir ey düiinmi-
yen Kayser Frederik'in idaersindeki Almam hercüc
mercine kar, Osmanl memleketleri camias mes*u4
bir tezad tekil ediyordu. Hiç kimse dininden ve mil-
liyetinden dolay bir fenalk gelmesinden korkmuyor-
du. Bir çok yllar Yemiçeri ocanda hizmet etmif
anadan doma bir Srp, Türklerin, kendi aralarnda
olduu gibi, din fark olmiû:kszn tebealarma kar,ve vasal memleketlere kar âdil olduklarn ve "bir
köylünün bir tavuunu armann hayat tehlikesil«
bal olduunu,, yazyor. "Reaya,, ya yaplajn mu2^
meleyi aalamak, ve "fakirlerin ezilmesine" mâni oUmak için ylda dört kere müfettiler çkyordu. Fet*
hedilen memleketlerin ededce zayf olan Türk msu-ru ile nüfuslandrlmaBi ve yerlilerin buralardan ç-karlmas olacsk ey deildi. Her tarafa eski haya-
tm yüz ve bin yllk yatanda akp gitmesine mü«a^
ade olundu. - Yorga.
Sultan Mehmed, Bizansllara kar ald bu du-
rumla, Hristiyan tebeasna kar akll ve baTikaa
politikasn devem ettirmek niyetinde olduunu gö»«
teriyordu. Roma papal, Bizans mparatorluun*
garb milletlerinden yaplacak her yardm hareket»»
nin, daima te'ebbüsünda bulunmu, ve îstanbud fethi-
nin arifesine kadar, bu teebbüsü tekrar edip dur-
mutu. Bizansta, ve öbür Balkas memleketlerindeki
Greklerin Romaya kar olan zddiyet ve muhalefe-
ti, evvel ve ahr, o derece ket'! idi ki, son arkî Ro-
ma imparatorlar, kurtulu ümidile, arasra, mevcud
mezheb ayrln fedaya temayül gösterdikçe, ge-
ni halk kütlesi, yenilmez bir mukavemetle buna kar»,
koymakta idi.
Bu artlar içimdedir ki, Sultan Mehmed, fetih
— 45 ~günlerinde bile, Bizansller arasnda, kilis* birlii-
nin en >ar düman, ve muhalefet partisinin lideri
saylan ortodoks Gennadius'u Istaffibuk patrik yap-
t. Hatta ona Hristiyan Grekler üzerine medenî ka-
za, hakkn da vererek patrikhanenin imtiyazlarn
igemiletti.
Fötih n« yaptn biliyordu. Maksad, ark Or-
todoksluunu, Istanbulda, kendi nüfuz ve hakimi-
yeti altnda tutarak, Roma katolikliile birlemesi-
ne, ve ötedenberi bütün hristiyanlk âlemini bir tek
aki-dede, ve yekpare bir kuvvet birliinde toplamak
istiyen Roma papclnm tesir ve nüfuzu altna gir-
mesine meydan vermemek, hristiyanlm tes^nüdü-
ü parçalamakn, papalarn ötedenberi kurmaa çal-tklar dünys hristiyan cumhuriyetine, "respublica
christiana,, ya bir yark açmakt. Fatih, buna ben-
ler siyasî düüncelerle, ermeni patrikini de Bursa-
dan Istanbula getirtti.
Bu tedbirler, tabiatile, ehirde kalan Rumlarndurumunu salamlatrdktan baka, bir çok Rum ve
Ermeninin Istanbula hicretine de sebeb olmutu.
Böylece Haliç fenerinde, Rum patrikhanesinin
etrafmda, bir Rum mahallesi ve cemaati teekkül et-
ti. Bunun ileri gelenleri zamanla, Osmanl padiah-
lanntn para ilerinin sarrafln yapcrak, nüfuz ve
-kuvveti hiç -de aznnsanmyacak bir plutokarsi, bir
para hakimiyeti vücude getirdiler.
Tica-retteki kabiliyetleri sayesinde, Rumlarla ve
îfitanbul ticaretini yapan dier Garbllarla kuvvetle
rekabet etmesini bilen Ermeniler dahi gene böyle
Isflr cemaat kurdular.
Fakat patrikhane, sonralar, OMnanllarn zâf ve
alçalma tdevirlerinde, imtiyazlarn istiklâl eklinde
— 46 —genileterek, bir nevi devlet içinde devlet kesildi, ve
bir fesad oca halini alarak, her frsatta; devletin
bana siyasî gaileler çkard.Yava yava, ortodoks arkn merkezlik rolü Bi-
zanstan Moskovaya, üçüncü Romaya geçti, stanbul
Rumlar ise, dinlerini, mallarn, ve kendi ilerine
kendileri bcikmak hakkn muhafaza etnek suretiU,
fatih milletten bilsbütün ayr geni bir cemaat te^
kil ettiler. Osmanllar fethettikleri halkn bütün ka-
nunlarn, örflerini, âdetlerini, merasimlerini, deb-
debeli terifatlarn, ve idarî, malî, beledî sistemle-
rini, ei sürmeden, braktlar ve yeni tebeedarm ken-
di rklarnn içinde eritmei denemekten uzak ola-
rak, sadece, kendilerini bu tebeadan ayran hatt da»
ha farkl y-pma: düündüler.
Ayni zismanda, "Bizansllarn vergi sisteminin
kelimelerini deilse de, ruhunu kabul etmek sureti-
le, Bosnada ve Arnavudluktaki büyük arazi ahible-
rinin imtiyazn tanm oldular. Nihayet, kendileri
de, azar azar, köylü esareti prensipine dayanan bey-
likler kurm&k suretile geni timarlar tesis ettiler. Busistem timar ve ziamet sahibi sipahileri, arazi ve in-
sanlara büsbütün tasarruf etmek hakkn ele geçir-
mee tevik etti. _ Despies,,.
Vaktile Badadda, Sâsanîlerin Alkh Devleti
an'anesine tevarüs eden Abbasiler gibi, imdi Istan-
bulda, Paleologlarn ve Komnenlerin mirasna geçen
OsmanllST, bir yandan, Bizansllarn inceltilmi müttebid, mürtei, mürtekib kanunlarn blok halinde
kabul ederken, öbür yandan, saray terifatnda, sa-
ray makamkTinn tesisinde, ve, hctrb enerjisi yerine,
derhal, debdebe ve dârata, zevk ve safaya sonsuz bir
dükünlük uyandran yaay tarzlarnda, Biz-ans hü*
— 47 —Himdan tipi^ yenilediler, ve Bi.anshlarm istiBdadrejimim aldlar Eer bu zehirli rejimin Osmanllar.ja yaptg: t«ixnbler, ancak fetihten yüz yU sonra,go^e görünmee balady.. bunun sebebi, Abbetslerm k yüz yzhnda gelen baz büyük halifeler gi.b, Osn^^hlar devrinin Fatihten sonraki asnnda ^VYa^uz Sulta. Selim ve Kanunî Sultan Süleyma^ gi-bi ehemmayetli ahsiyetlerin gelmi olmasdr
k.H« ^^^.^M'''^^^^^""^" ^' kendisinin imdiyekadar sadelik ve tabiilik içinde geçe. ordugâh hayL
ti yerme Bizans imparatorlarna parlak, atafatlyaay tarzm almakta siyasî bir zaruret ve f^ydam görmütü, yoksa bunu yaparken büyük kahra.man.arn da pek kurtukmadklan insanlk zâfmam kendini kaptrmt? "Bu yeni durumda o sadeOsmanl yaay tarz artk mümkün deildi. Çünkü^mdi^
kinci Mehmed. Yuna^hlarn "Basileus'u .Kral,IsIavkTin Çar, Rumanyallann Imparat' olimutu. Müslümanlar mia Melik dediler. Ve ^larr,Cengzm ve Timurun halefleri gibi, Han unvaniJeanlmaa balad.
istanbul artk bir imparatorluk merkeziydi Bü-tün ark ve Garp memleketleri ticaretinin birmerkez noktas, eski Konstantaniye gibi. ulu bir ci-ban ehri idi, bütün dünyann yeni sahibinin saray^r ,mp^rator, bir cihangir sarayma benziyordu -Yorga., ^
Fatih Istenbulu fethederek kendine baehir ya.pmca. Osmanl: mparatorluunun Avrupa ve Anado-lu topraklarnda tamanlanm««. ve devletin maddî,manevi kalknmas gibi iki mühim mesele ile karr-lastiini gördü. imdi o. gene faaliyetini balca ikiistikamette yürütecekti. Bir kere Ane.doluda mem.
— 48 —leketlerini ilk tabiî snrlarna^ dayyacak ve Rume.lide §imal snrn kuvvetlendirerek, Türk toprakla-
rn barmak bilmez dümanlara kar geniletecek-
ti. Ayni zGimanda da, devleti bir anayasaya balya-rak tekilâtlandracak ve yeni kurduu mparator-lua Osmanl kültürünün damgasn vuracakt.
Fatih, Türklere, Istanbulu baehir ve "Kanun-
name„yi enayasa olarak vermek suretile gerçekten
îjir Türk imparatorluu yaratmtr. Gerçi Istanbu-
lufli fethi onm saltanatnn büyük hadisesidir, fakat
tek baars deildir. Ülkelerini dört taraftan emniyet
«Itnda yckpa/re bir kütle, bir bütün halinde tamam-lamak için, Trabzon Grek imparatorluunu Kom-nenlerden. Krm iCengizin torunlarndan ald, ve
yukar Frata ve Toroslara kadar Anadolunun fet-
hini bitirdi. Ve Balkanlarda yapt fetihlerle mpa-ratorluun snrlarn, imalde Tunaya, ve garbda
Adriyatie kadar götürdü. Belgrad zaptedemedii
için, Tunanm ötesine geçemedi, ve Rodosu fethede-
medii için, Akdenizde ilerliyemedi, fakat smrr ba-
larnn ötesine yapt bir çok istilâlarla, kendinden
sonra gelecek sultanlara muharebe meydanlarn ia-
ret etti. rana, Msra rahatszlk verdi, ve talya
snrlanma^ korku götürdü. Askerleri Piave kylar-na kadar ilerlediler, ve Gedik Ahmed Paa ordusu,
Brendizi yakmnda, Otranto'da karaya çkt, ve bu-
radaki kaleyi ve da<ha baka hisarlar zaptetti (1480).
Ftih ertesi yl, 1481 baharnda, hakikî hedefi
kejnidinden baka kimsece bilinmiyen büyük bir sefer
hajriTile, ortan denizden geçirip Anadolu ya-
kasnda, Üsküdarda kurdu, ve zaten sarslm olan
shhatinin bu srada bozulmasna bakmyarak v»
'"memleket tedbirini kiveri bedenleri slahndan tak
— 49 —dim edip sefer azmini zâf ve inkisarla) tasmim buyur-
dular", ve ordu ile Üsküdaradn Gebzeye doru iler-
lediler. Fakat Tekur yahud Hünkâr çayrna yakla-t srada, ölüm, Türk tarihinin ve cihan terihinin
kahramann, otuz yllk zafer dolu saltanatnda, iki
mparatorluk, on dört Krallk ve iki yüz ehir zap-
teden Türk babuunu, elli iki yanda, ordusunun
ortasndan çekti ald.
Acaba azmi nereye idi? Msr sultanna kar-
m, Rodos fethine mi? Italyay fethetmek emel ve
projesini o daima ileriye atmak zorunda kalm, fa-
kat hiç bir zaman büsbütün elden brakmamt. Aca-
ba bu büyük teebbüse bir ilk hazrlk olmak, ve
îtalyaya yapaca yeni istilâ hareketini cenubdaa
emniyet altna almak için, daha evvel, memleketin
kalbine yakn bir tehlike tekil eden Rodos adasnmuannid övalyelerin elinden almak, yahud Msr sul-
tanrn cenub hududundan uzaklatrmak, ve böylece,
garba emniyetle varabilmek için, evvelâ cenuba mi
gitmek istiyordu?
ingiliz müverrihleri diyorlar ki : «Eer Fatih bu
aurada ölmemi olsayd Otranto'nun zaptn, belki de
Romann fethi takib eder, ve Fatihin saltc'nat, a)Ani
zamanda, yeni ve eski Romann hatrralarile süslen-
mi olurdu.»
Fakat o, bir gün, gene bir sefer hazrlnda, he-
defini sor^n birisine: «Yapacam eyi sakalmn bir
teli bilse, koparr atarm,» dememi miydi? Onunplânlarn ;kim bilebilirdi? Onun muvaffakiyetinin bir
trn da, onun sr tumasndayd. «Ol ah bülend asi-
tamr terbiyet künendci Rasitan her »aman ki bir sefe-
ri zafer rehbere izzüikbal ile revan olsa halk cihan-
^asn. nihan edip mahalli maksuda) kjarib olamaynca
F: 4
— 50 --
aikâr ctm€z idi ve hiçkesi tedabiri hafiyesine mut-
tali «dip mahremi esra- 'etmez idi [*]».
Fatih, ytni bafehrin nüfusiandnimasma mü-Inazi olarak, iöan iini de ele ald ve halefleri, onuto.
açt bu çrda, millî Türk dehasnn yüksek san'at
eserlerini meydana getirdiler. Fatih kendi adile yap-
trd camidet baka. eyh Akemseddin tarafm-
dag fetih esnasnda mes'ud bir tesadüf olarak kefe-
dilen ve ordunun zafer heyecann yalazlandran bü-
3aiik islâm mücahidinin kabri yannda Eyüb Sultaft
camiini, ve daha bakalarn yaptrm, camie çevir"
dii Ayasofyay tamir ettirmi, bir çok medresel»:»
imaretler, kervansaraylar, hastaneler, hainamlar ve
çemelerle, imar kudretinin, ilim, san'at ve kültür
ideallerinin faydal ve muhteem âbidelerini yarat-
mtr. Kendi zamannda ve sonraki yllarda büylik
gelimeler ve ilerlemeler gösteren yap ve kültür fa-
aliyetinin hakikî kurucusu Fatihtir.
Onun brakt sulh eserleri arasnda «Kanuinna-
me»si ehemmiyetlidir. Fatih, kanulatrc olarak,
öbür Osmanl Padiahlarndan farkh bir mevki tu-
tar. Ondan evvel Osnsnllar, bir devletten ziyade bir
ordu idi. Fatihtir ki devlet müesseselerini sistemle-
tirerek, ve «Kanunnamesile» idareye yeni bir nizam
vererek, hükümetini salam bir temele daj^d. Fati-
hî-n «Kanunname» si Osmanl devletilin enayasas,
Tekilât Esasiye kanunu idi. Dünyalk bir kanundu
[*] Gedik Ahmed Paa Fatihin ölümünü ha.b«T
almca stanbula gelerek italya (Polye) kalelerinin
kalanlarn da fetih için yeni padi»ahtan izin ve as-
ker istemise de, ricas kabul olunmamtr.Tacüttevarih.
— i-ve balca üç ksma, o zamanun tâbirüe üç devlet ka-
psna ayrlyordu
:
1 — Devlet erkânnin sra ve mertebesi (yani u-
mumiyetle memur kadrosu ve idare tekilât),
2 — Âdetler ve terifat,
3 — Ceza ve vergi ileri.
Birinci ksmdan daha tafsilâtlca bahsetmek is-
tediimiz için, önce, üçüncü ksm söyliyelim:,
O zamana kadar islâm memleketlerinde yalma
mevrus eriat hükümlerine, yani din kanununa göre
kaza yaplrd. Fakat hallerin deimesi, hele tirakar
ve ziamet usulünün dourduu hususî artlar, eria^
tn yani ^^ hukukunun yannda ikinci bir mahkerae-
yi kat'î olarak istiyordu. Gerçi bundan dolay din
hukukunun gelimesine hiç de daha az çallmad.Hattâ Osmanl hâkimiyeti zamannda Hanefî mezhe-
bine göre islâm hukukunun çok sevilen bT sra hu-
kuk kitablar yazld. Fakat daha Osman Bey zama-
nnda, her eyden önce, pazar gümrüüne ve timar id-
lerine dair yeni nizamnameler çkarlmt, Fatih,
Osmandan kalma, bu çeid nizamnamelerin aknunîa-
trlmasna geçti, fakat bu teebbüs ayr ayr kanun-
larn düstur halinde bir araya getirilmesinden ibaret
kalmtr. Bunlar umumî bir hukuk prensipine ba-lanmad gibi, yeni bir sistem yapmaa da teebbüs
olunmamtr.Memur kadrosunun ve i daire makinesinin kurul-
masna gelince: Fatih yeni devleti balca iki temel
direine dayyacekt. Ordu ve idare mekanizmas
(memurlar). Bunun için, ordunun fetihten kazan-
kn tecrübelere, ve yeni ihtiyaçlara göre tanzimini,
devlet varidatnn salanmasn ve geni idare maki-
nesini mükemmel surette iletmee muktedir bir me-
— 52 —mur kadrosuîium vücude getirilmesini birinci plâna
ald, ve bir yandan orduyu slah ederken, öbür yandan
dal, askerî, malî ve sivil idare için, yüksek seviyeli er-
kân, âmirler ve memurlar yetitirmee balad.
Büyük bir imparatorluk devlet ve milletin mad-dî ve manevî kuvvetlerine, silâh, kültür, v€ ahlâk kuv
vetelrine dayanrsa, ve bunlar salam bir tekilâta
balanrsa, baka bulurdu. Fatih öyle bir devlet kur-
mak istiyordu iki kuvvet ve tkudretile halin ve istik-
balin büyük ilerini, tarihin ve mukadderatn yüksek
vazifelerini cesaret ve güvenle baarabilsin. Bu onun
ideali idi. Ve o bu idealinde muv-affak oldu. Kendi î-:a_
manmda, ve kendinden sonra, bütün Avrupa bu yeni
Türk imparatorluunun tehdidi altnda titriyordu.
Nitekim. «16 Mart 1517 ide, Garb hrdstiyanlmm bü-
tiin mümessillerinin huzurile. Romada mehur Lat-
mn saraynda yaplan tarihî kilise toplantsnda, Av-
r\px prensleri arasnda barn kurulmas ve yeniden
birlemi bir Avrupann kuvvetlerile dini ayr dü-mana kar bir haçl seferi açlmas düünüldü. Türk-
ler hristiyan Avrupa için, daimî ve daima arbam bir
tehdid tekil ediyordu. spanyada' Arablarn son
Bicvriini zaptetmek suretile Garbda Islama kar el-
de edilen kazancn iki üç kat. arkta, ylmaz istilâ-
larla Avusturya memleketleri içine kadar giren
Tüfklere kaybedilmiti. Bu müthi dümana karhissedilen nefret ve korkuya u duygu da karyor-
du ki, Avrupann Önünde dikilen bu düman, devlet
ve ahlâk tesanüdile Avrupadan üstün bir kudretle
yükselmektedir. Ve bu tehlikeyi önlemek, ve Türkleri
malûb edebilmek için, evvelemirde, içeride düzel-
— 53 —mek, içeride slâ>hat yapmak, kilise ayrlklarn kai-
dnnak lâzmdr. [*]
Fatih yeni devletin kurulmas plânnn icrasn-
da maarifin tesir ve ehemmiyetini hereyden önde ve
üstün tuttu. imdi devlet idaresi modernieecek, kül-
türleecek, ilimler ve san'atlar devletin hizmetine ko-
nulacakt. Asrnn en büyük kumandan, zamannnen realist ve medeniletirici büyük devlet kurucusu
olarak, o bunu böyle görüyordu.
Bu sebeble, umumiyetle maarif ve öretim iini
kanunla tanzim ederek, ulema snf diye tanlan vc
idarenin temelini tekil eden diyanet ve hukuk heye-
tini tekilâtlandrd ve bundö diyanet ilerini deil»
devlet idaresini ve bunun ilmiletirlmesini esas tut-
tu. «Camilerde vazife gören imamlarn, müezzinlerin,
vaizlerin Osmanl mparatorluundaki nüfuzu, ba-
ka' herhangi bir devlette buna muadil snfn haiz bu-
lunduu nüfuzdan daha azdr. Bunm aksine olarak,
öretmen heyeti, Çin müstesna olmak üzere, bakahiç bir yerde eine raslanmyacak derecede otorite ve
ehemmiyet sahibidir. Burada ulema, zannedildii gi-
bi, bir din snf deil, ilmlerle ve edebyatla donanmbir heyettir. Büyük sivil memurlar, hâkimler, doktor-^
laor ve profesörler bu heyetten seçilir. Bütün memur-
lar yüksek mekteb mezunudur. Rüuslann medrese-
lerden alrlar. O z^aman medrese denilen bu yüksek
mekteblerde ilmi sarf, ilmi nahiv, ilmi mantk, ilmi
kelâm, ilmi edeb, ilmi bedi, ilmi ma'ani, ilmi b:yan,
ilmi hendese, ilmi hey'et okunurdu. - Hammers».
[*] Propylâen: Weltgeschichte 5. Band. 1930.
loachimsen, Paul.
Das Zeitalter der Reformation. Seite 5-6.
— 54 —Gerçi Orham B«y Osmanl devletinde tekil etti-
i ilk medreseye profesörler (müderrisler) tayin et-
mi ve Yldrm Bayezid hâkimlerin (kadlarn) geli-
rimi tanzim etmise de, ulema snfn ilk önce teki-
lâtlandran, hâkimlerin ve profesörlerin makatt sra-
sn ve bu iki idare mesleinde ilerleme usulünü ilk
tanzim ed^m Fatih olmutur. Fatih Istanbulu
fetheder etmez bellihial kiliselerden sekizini camie
çevirerek, her birini bir yüksek mektep (medrese) ile
doomtm ve o kilisenin varidatn o mektebe vermi-tir. Fatih camiinin inas bitince bunun etrafnda da
bütün «tetimmeleriie» sekiz yüksek mekteb (medre-
se), ve Eyüb camiinde bir yüksek mekteb (medrese)
kurmutur. Devletin bütün hukuk ve idare kadrosu
bu yüksek ilim müesseselerinden yetiirdi. Fatihin
kanunlarla mektebleri tekilâtlandrmakta, ve profe-
sörlere hukukun en yüksek makanalarn açmakta
göstendii bütün bu dikkatler kendi saltanat zama-
nnda ilimlerin verdii leri merhaleye, ve âlimlerin
parlak durumuna ehadet eder. Onun airlere kadikkati daha az deildi ve saraynn mürüvvet kap-
a âlimlere olduu kadar, san'atkârlara da açk du-
rurdu.
Abbasiler zamanndanberi, islâm âleminde, nc-
rcide bir koruyucu çkt ise, fikir ve san'at hayat, o-
rada gelimeler göstermitir. Hele ilahiyat ve hukuk
âlimleri, hayatlarn nafaka derdinden uzak, sakin,
sessiz bir huzur ve lemniyet içinde, feragatli ilmî ça-
lmalara vakfedebilmek için, böyle kültür koruyu-
cularn ararlar ve bunlarn kanadlar altna snr-lard. Fatih, zcmanmin kudretli kanad idi. Kendisi
de air ve çok kültür sahibi olduu için, ilim ve san'at
adamlarnn cemiyetinden holannd. Alimlere, ka-
— 55 —zaskerlik, müftülük gibi, igal ettikleri devlet ma-
kamlarnn tahsisatn verdii gibi, otuz Osmanl sat-
irine de, yaadklar müddetçe maa verir, zamannbirinci muharriri Hindli Hocai Cihan'a ve son büyükFars airi Molla Cami'ye, her yl bin dukk gönderir-
di. Cûmi'ye Horasandan Mekkcye seyahat için be bin
duka gönderdi ve gelip saaraynKa yerlemei teklif
«tti. Bu mesajn götürmee Germiyan'l Hoca Ata-
uUah memur etmiti. Fakat bu zat ama çok geç
varm, ve Ceani Horasana gitmek üzere daha evvel,
oradan hareket etmiti.
Fatihin, medreselere, imaretlere ve hayr mües-
seselerine vergisi o kadar boldu ki ona «Hayr eser-
lerinin babas» unvann ad verdiler. Onun bu mezi-
y^Ltlerinin cazibesi bütün slâm memleketlerinin âlim
lerini etrafna çekmi, ve istanbul, çok geçmeden,
islâm dünyasnn bir fikir ve san'at merkezi olmu-
tur. Altm yl sonra. Msrda Memlûkilerin hâkimi-
yeti yklnca, Kahire, en ksa bir müddet içinde, es-
ki parlakln k.aybederek, yeni Metropole, Istanbu-
liu, devretmitir. O zaman Badad, çoktan, bütün is-
lâm kültürü için çok ehemmiyetsiz bir vilâyet ehri
derecesine inmiti.
Fatih ehzadeliinden saltanatnn sonuna k'edar,
yalnz ehzadelere ve muhtemel halefi ve olu ikinci
Beyazda deil, dorudan doruya kendi ahsnabal muayyen âlimlerin (hocalarn) kitab okumak
ve dinletmek suretile vazife görmelerini usul ve âdet
etmiti. O zamann en ileri gelen bir düzine âlitni ara^-
andicn ayrlan bu seçkin simalar arasnda Mblla Gû-
rani ile Molla Hüsrev bata gelir. Bu iki Türk âlimi,
Fars ina müelliflerinin, taklidine çaltklar halde
jir türlü eriemedikleri ve bundan dolay da ye'se
— 56 —dütükler: büyük dünya üstad ve Hind Sultam Meh-ned ah Behmen'in veziri «Hocai Cihan» ile kitabet
san'atmda rekabet eden büyük üslûbda iki üniversel
muharrirdi. Molla Hüsrev her defa Ayasofya camii-
ne girdikçe, cemaat yana çekilip divan durur ve mih-
raba doru ona yol açard. Halkn bu hürmetini gö-
ren, Fûtih, yanndakilere: «Bu adam zaananmznEbu-Hanifesi'dir» derdi. Bir sünnet düününde Mol-
la Güraniyi sana, Molla Hüsrevi soluna ald için,
bu muameleyi, kendine bir hakaret sayan Molla Hüs-
rev Eursa;y^a çekilip orada açt bir medresede ke«L-
disi ders vermee balad.
Bu büyük âlimler yannda Molla Zeyrek, Hoca-
zade, Kâtibzade, Riyaziyeci Mirem Çelebi, gene Ri"
yaziyeci ve Astronom Ali Kuçuyu unutmamaldr.
Altm hukukçu, Padiahtan maa alan otuz air-
le an ve eref mücadelesi yapard.
Yalnz hukukçular deil, paalar ve vezirler d^Fatih zamannda, kendilerini akla tahsil ve teteb-
büe verdiler ve eserlerile ve baarlarile parlak suret-
te isbat ettiler ki, yüksek memurlarda ilim, mpara-torluun refah ve seadetinin bir teminatdr ve bir
muharib veya devlet adam ilimle donanrsa-, mezi-
yeti bir kat daha artar.
Fatihten evvel, ilk Osmanl airlerinin en eski-
si Gazi Fazldr, ehzade Süleymanla birlikte Çanak-
kale boazm geçerek Rumeliye ilk ayak basanlardan
bir Türk asili ki Bizansllarla oralardaki ilk kavga-
larn destann terennüm eder. Ondan biraz sonra^
Birinci Murad zamannda, «Hüsrev ve irin» manzu-
mesinde Farslarn mehur destan airi Nizamiyi tak-
lid eden Germiyanl eyhi, divan sahibi Yunus Emre»
«Garibname» sahibi Ak Paa, «Mevlûd» sahibi Sû-
— 57 —leyman Çekbi, «Muahmmediye» sahibi Yazc Meh-med Efendi, ve bu ilk devrin en saf nesri olara'k, 15
inci asrn ilk yansnd'î', 'eski halk hikâyelerini «KrkVezir Hikâyesi» ad ile bir eraya toplyan eyhzadeAhmet Efendi gelir. Ve böylece, hâlâ bugüne kadar,
bütün Türk illerinde daima cana sokularak okunan o
ölmek bilmez halk edebiyat meydana gelir. Bektai
edebiyatn da buna katmaldr.
Fatih, kendisi Avni adile iirlerini yazard. KaK
nadnn altnda Osmanl iiri hzla ilerledi. Bursada
ve Kastetmonuda iki lirik airler meclisi kuruldu ki
Necati ile Zati, ve iki kadm air, Zeyneb ile Mihri
bunlardandr.
Fatih zamannn airleri, Fars airi Camiden, ve
fetihten sonra eserleri stenbula yol bulan Türk a-iri Mir Ali ir Nevaiden, Fars ve Çaatay tesirini
aldlar. Osmanllarn ilk lirik airi ve Fatihin veziri
Ahmed Paa, iMür Ali ir Nevainin g«zellerinden il-
h«m ald ve bunalr toplad. Osmanllarn destan a-iri Hamdi «Yusuf ve Züleyha» ve «Leylâ ve Mecnun»
iirlerinde, ayni mevzuu «Beler ve Yediler == Hamseve Seb'c» destannda kullanan mehur Fars destan
airi Camiyi taklid etti. Cemali gene Nevainin «Hü-
ma ve Hümayun» iirine ayni adla bir nazire yapt.
ehdi, Firdevsiyi taklid ile Osmanl tarihini destan
eklinde yazd ve ölümüne kadar dört bin beytini ta-
mamlad. eyh Güleni Mevlâna Celâleddini Rumi-
nin Mesnevisinin izlerimde yürüyerek, ayni mevzu
üzerinde krk bin beyit yazd. Ve nihayet mistik air
Alehî nesir ve nazm olarak, bir çok eserlerle vatan-
n zenginletirdi. Fatihin baka bir veziri, Sinain Pa-
a, «Tazarruname» sile dinî - felsefî bir nesir yarat-
t. te bu airler Osmanl iir ve nesrini itina ile i-
~ 58 —lediler.
Osmamh padiahl«>r arasmda hakikî air Yavuz
Sultan Selim zamannda, çok defa îbni Kemal diye
anlan Kemal Paazade Ahmed gene «Yusuf ve Zü-
leyh-at» nm romantik tarihi'ne ajd destanile, ve Sadi-
nin. «Gülistan»n andran bir üslûbdaki «Nigâris-
tan» 1 ile nazmda ve nesirde temayüz eder. Birinci'
Selimin baka bir asrda Mesihi balca bir iirinin
çok güzellii ile Avrupai bir öhret alr.
16 nc asrn ortalarna doru, Kanunî zamann-
dü, yeni bir devir balar, ve Osmanl iiri, geni impa-
ratorluun biri arknda öbürü garbnda gelen, iki
büyük san'at kutbunun, Badadl Fuzuli ile stan-
bullu Bakinin dehalarile taiikalarna yükselir, ve
kuvvetini rkn dehasndan ve halkn ruhundan alan,
ve sesini kütleye duyuran halk edebiyatnn yann-
da, yalnz d<ar bir zümerye hitab eden, bundan dola-
y da, hayatiyeti zamanla mukayyed olan, havas ede-
biyat, bir nevi aristokrat edebiyat yüksek numune-
lerini verir.
Nesir edebiyat, ve bununla birlikte tarih yazma
s^n'at, Osmanl hâkimiyetinin ilk iki asrnda olduk-
ça ksr ve eksik olduu halde. Fatihten sonra, bu sa-
hada, zengin ve çok ki5rmetU mahsullerini verir; en
yüksek mertebede bir tarihî kaynaklar zinciri ki zen-
gin ve irtibatl muhtevalarile, en mühim vak'alar hak
kmda, biraz yan resmî renklerine ramen, itimada
elverili doru malûmat verirler.
Bunlar aarsmda, Ali Çelebinin, Kanunî için, fars-
ça «Envar- Süheylî» den zarif bir üslûbla tercüme
ettii «Hümayunname» ile, Hoca Mehmed Sadeddi-
nin, talsbesi Üçüncü Murad için yazd «Tac-üt-
tevaj-ih» . ki ilk dokuz Osmanl padiahnn salta-
— 59 —natlanmn tarihidir -, ve bunu tatnamhyan «Tarih-i
Selânikî» ve Taxihi Naima, ve dierleri bata gelir.
Tac-üt-tevari'h, bu millî tarih eserlerinin kop-
madan uzyan zincirinin ilk halkasdr ki, tarihî do-ruluu ile, ve üslûbunun ince ilenmi zariflilii ile
be-enilmi, ve onsekizinci asrn en büyük dünya mü-verrihi Gibon'la dier Avrupa müverihlerine, Osman-
l tarihinin bu devri için, en deerli ve itibarl kay-
nak olmutur.
Hoca Sadeddinin, saray vak'anüvisliinde de ha-
lefi olan Natimanm, 1591 ve 1659 yllar arasndaki
devre aid tarihi, çok sade ve açk, ayni zamanda da
çok canl ve lâtif üslûbu ile, «Tac-üt-tevarih» e açkbir tezad tekil eder.
Bu srada, eski dünyann üç kt'asm dolaarak
Istanbula dönen, ve burada gördüklerinin hikâyesini
yzzam. Evliya Çelebinin Seyahatnamesini, ve HacKalfa diye mehur Kâtib Çelebinin [1] tarihe, krono-
lojiye, corafyaya, ve daha baka mevzulara dair
yazd bir çok eserleri anmak gerektir. 1728 de Tür-
kiyede baslm ilk kitab, arabca bir lügatin tercü-
mesi intiar eder, ve Ibnahim Müteferrika ilk mat-
baay kurar.
Bin yl evvel, tarihin ak, zaman ve mekân art-
lar, ve millî nasib, Türkleri dünyann iki en büyük
islâm devleti ile temasa getirdi: Iran devleti ve ArabHalifelii, Türk kudret ve iradesi, Türk teebbüs ve
enerjisi, Türk ruh ve dehas için, tarihin baka unsur
latrile, hristiyan âlemle, Bizansla, ve garb kültürile.
[1] «Osmanl tarihinin bütün kaynaklarn, an-
talogilerini, air tezkerelerini inceledim ve hepsinin
adm Hac Kalfadan örendim. Hammer».
— 60 —kajfilamazdan önoe îslâm arkla çatp, bununla
millî dâivalann halletmesi, bununla hesablamas ve
alacam alp, vereceini vermesi mukadderdi.
7 nci asrda tarih sadmesine çkan, ve Iran dev-
letini ezerek bunun yerine geçen Arablar, 7 nci ve 8
inci asrlardav Transoksayna'adn (Müveraünnehir);
ve Irann garb imalinden Fasa ve spanyaya kadar
yeni bir devlet kurmular ve arabca ile bunun birlii-
ni yapmlard. Arabca, bir yaradan siyasî ve idart
münasebetlerde müterek dil, öbür yandan da, yük-
sek edebiyat lisan olmutu, (ilahiyatta, fkhta ve ta-
rih yazmada).. Böylece, Arablar arkî ve bütün imarlî Afrikay hristiyan kültür camiasndan koparp
ayrrlar. Fakat sonra, muvazene deimee balar»
9 uncu asrdanberi, kültür hâkimiyetinin Arablardaa
iranllara geçmesi kat'ileir, ve 10 uncu asr IraO
için, bir kültür rönesans olur. Iranllar dahi îslâm
fikir kültürüne çok hizmet ederler; fakat 10 uncu as-
ra kadar, edebî faaliyetleri için, yalnz arabcay kul-
lanrlar, Firdevsî Irann mitolojik ve tarihî mazisi-
ni destanlarile yeni hayata uyandrr.
Türklerin ite bu islâm düyasile temasa geldik-
leri 9 uncu asrdan daha evvelki zamanlarda, ana»-
yurdlarnda iken, yüksek bir kültür seviyesine çkmolduklar tarihî bir hakikattir. 6 nci 5srn bandan 8
mci asrn sonuna kadar Orta Asya Türkleri ve Ujr-
gur Türkleri Orta Asyada büyük Türk devletlerim
kurduklar ve IMançuri kylarndan Transoksayna*-
ya, Indus ve Karpatlara kadar uzanan memleketlere
kumnda ettikleri zaman yüksek bir kültür kudret ve
kabiliyeti göstermilerdir. imal Moolistannda Or-
hon yaknmda meydana çkâ-nlan mezar talarndaJÜ
yazlar -ki Türk tarihini ve devlet reisinin büyük i-
— 61 —lerini ank<tr- Türk dilinin, Türk seciye ve ahlâk-nn eski kymetli ahidleridir. Ayni kite-belerde Uy-gur Türklerinin keskin bir zekâ ile ran alfabesindenaKapte ettikleri bir yaz kendi yüksek kültürlerineSahdhk eder. O zamanlar oralarda hüküm süren üçdine ad mukaddes kitablar -Budalk, Nesturi hris-tyanhk. Manichâisme. Türk memleket diline çevril-mitir. Uygur kültürü ilk Mool fethine kad,2,r camlkalm ve Cengiz Han, mparatorluunun iç tekilâ-tna el atnca Uygur mektebinden ders almaa eit-mitir. ^ ^
ite, 9 uncu asrda, anayurdlarmdan taarak. Islâm milletlerile karlaan ve, bunlarn arasna yenimillî bir unsur olarak giren bu genç, canl rkm harb-oi ve yapc kuvvetleri, durmadan, ran ve Hindis-tana, rak ve Arabistana, Suriye, Msr ve Anadolu-ya yaylnca., Arablarn ve ranllarn, yalnz dinle-rnm ve memleketlerinin deil, kültürlerinin, dille-rinin, edebiyatlarnn da varisi olmu, bunlar hembenimsemi, hem de kendi dehalarile artrm, zen.ginletirmi ve ya57mtir.
Bu, istilâ edilen memleketlerin maddî, manevîbütün kuvvet unsurlarndan, ve kültür kuvvetlerin-den faydailanmak prensipini güden fetihci devletprensipinin, kudret ve hâkimiyet siyasetinin zarurîbir neticesidir. Burada slâm âlemile bunu istilâ edenve buna hâkim olan Türk âlemi arasnda bir kültürzdivac olmu ve bundan slâm medeniyeti denilenmüterek kültür domutur. Bunun en kuvvetli mü-messilleri arasnda Türk âlimlerini de görürüz. O bü-yük dünya üstadlar ki, kaybohnu medeniyetleritoprak altndan meydana çkaran arkeolog gibi, eskiVunan kültürünü, asrlarca üstünü örten karanlk
_ 62 —enkazdaz silkerek, ve kendi nurlarile aydnlatarak,.
Avrupaya tanttlar.
islâm kültürü Arab kültürü deil, ayni zamanda,
Türk ve Facs zekâsnn ortak mahsulüdür. Bir vakit-
ler bütün arka hâkim olan bu kültürün gelimestnt
Türklerin hangi müspet yollardan müessir oldukla-
rna ve hizmet ettiklerine bir misal olaraik, «Nizami-
ye M'fcdrese» sinin kuruluunu söyliyebiliriz. Selçuk
saltanat Naibi Nizamülmülk 11 inci asrda Badad-d& kendi adile kurduu bu yüksek mekteble ilimler
sahasndaki kymetli baarsnn âbidesini yükselt-
mitir. Oraya zamann en büyük ilahiyat âlimi Gazâ-
lî'yi getirtti, ve kendisi «Siyaset kitab» adile kendi
sultan için, bir hükümet el kitab yazaratk siyasett»-
ki kudretini gösterdi.
Fakat fatih olarak islâm dünyasna karan Türik-
ler bir yandan islâm kültürünün gelimesine tesir
3^parken, bir yandan da kendileri bu kültürün tesiri
altna dütüler. arkî randa klâsik eklini alan it-
lâm tasavvufu 12 nci asrn bandanberi Hazar Türk-
leri arasnda kuvvetli akisler bulmutur. Türk haLk
tasavvufunun kurucusu Türkistanl Ahmed Yesevî 12
nci asr ortalarnda öldüü halde, son zamanlara ka-
dar, An<tdoluda gördüü sayg merkezî Asyadan da-
ha az deildi. Tarikati ve bunun dayand fikirUr
Anadoluya nakledildi.
Gene bunun gibi, 13 üncü asr ortalarnda Kon-
ya saraynda yayan büyük Türk tasavvufcusu ve
din âiri Mevlâna Celâleddin Ruminin -kendisi Türk
olduu halde, yazk i- farsça yazd mehur eseri
«Mesnevi», Türk edebiyetna Fars tesirini sokmu-
tur. Arabcay ssraylannda resmî devlet dini v-span
Selçuk sultanlar gibi, islâm kültürile doiu Osmanl
— 63 —padiahlar da, bu kültürü kendi yüksek devlet ve si-
yaset maksadlfi'ianda kullanmak için, kendileri bu
kültüiün hizmetine girdiler. Ve türkçeyi fars v.e
erabcann hegemonyas altna soktular. Selçukiler
-amaaiinda Bizansla ve Avrupai haçllarile sava bir
an'ane olmutu. imdi Balkanlar ve bunun arkasn-
dan Rumeli ve stanbul fethedilince, artk dorudandoruya smrda olduu Avrupa ile sava OsmanlTütkleri i^in yeni bir an'ane oldu. Ve bu, islâmlkla
hristiyanlk arasndaki büyük tarihî düelloyu yeni-
den tazeledi. stanbul fethi Türk tarihinin ve dünya
tarihinin balca dönüm noktalarnd'an biridir. Tarih
denilen büyük nehir Türk kudret ve iradesi önünde
yeniden bir kere daha yatam deitirdi.
Vaktile Farabî gibi, Ibni Sina gibi Türk âlimle-
rinin, o zaman a-rkn üniversel dili arabcada yazdk-
lar eserler ve Aristo tefsirlerile eski Yunan ilim ve
san'etlanm Avrupallara kazandrmalar, ve îstanbu-
lun Fatih tarafndan fethinden sonra, baz Bizans
âlimlerinin îtalyaya hicret etmeleri neticesi olarak,
Avrupada, modem tearkkilerle zenginletirilmi bir
«antikite» nin yeniden uyandnlmasn ideal tutan
rönesans hareketi gelimee balamt. Fakat Türk-
lerin kendi zekâlarnn da bir mahsulü olan ve im-
di büsbütün kendile:rinin olan islâm kültürü bütün
Ortaça boyunca gârb kültüründen üstündü, Osman-
l padiahlarnn siyaseti de, içeride ve darda, is-
lâm siyasetiydi. Fetihten altm yl sonra, halifelii
de alnca, siyasette, dinde, dilde ve kültürde islâmla-
ma tamam. oldu. Halifeler «islâm Üniversalismi» si~
yasetlerile daima islâm, menfaatini Türk menfaatin^
den daha önde tuttular, politikalarna islâm d'amgasm
vurdular, ve islâmln koruyucusu, fedaisi ve fsm-
M —piyonu oldular. e teUc^ bu siyasî, <sken ve kultu-
! fLrtlarm tesiri iledir ki Osn>anUlar -Fatrh tarafn.
^„%eUini'nin lsta«bula getirtilmesi, ve Kan^. .a-
n^nmda Michel Angelonun- bahis ««-- °'»^^'^';
bi, münferid tenMSar istisna edilirse - Garb ronesans
hareketinin dnda kaldla.
Buna mukabil, eski Osmanl Türklerinde, Fatü.
,3n«n.ndan evvel bahyarak, on dokuzuncu asr. ka-
Z^ren, biri millî, öbürü millî ustu, k. edebiyat
yanyana yürümütür.
SON
BBLYOGRAFYA
Sadeddin, Hoca Mehmed. Tacüttevadh. Cild: î-
The Histork'i^s' History of the World.
The History of th. Eastem Empre. Vo s. 7 S.
The History' of the Turkish Empre. Vols. 23-24,
^"Vopyl.e. = Weltgesch.h. . . Ba.^ 1.32^
Schaeder, H. H. Der Osmansche Staat.
''''«eisenberg, August. Das By-tinischeJeicb^
Schaeder. H.H. Ausbereitung und Staatengrun
dungen des islâm. u^ Reiche*.Hammer. Geschichte des Osm^nschen Reches,
t. Band, 1834.
Lao* - Pool. Stanley. Turkey. 1908.^
Yorga N. Geschishte des Osmamchen Reches
Band. 1909.
'••T' ''ili
. .1 .:' ('IK
lli
li
KmtMAmt citan Serisi - Say : 1
DR502C3
Çambel, Hasan Cemilîstanbulun fethi
PLEASE DO NOT REMOVE
CARDS OR SLIPS FROM THIS POCKET
UNIVERSITY OF TORONTO LIBRARY